Ayvasıl Türkeli Katliamları

GökTürk

Kurucu
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,015
Tepkime puanı
2
Puanları
38
Yaş
59
Konum
C¤ KIBRIS
Web sitesi
www.kibris1974.com
ayvasil3.jpg

Ayvasıl (Türkeli), Lefkoşa ilçesine bağlı güzel bir Türk köyü idi. Lefkoşa'nın doğusunda, Güzelyurt yolu üstünde çalışkan insanlarımızın, huzur içinde yaşadıkları bir köyümüzdü.
Bir akşam eli silahlı, barbar, Vandallar ordusu, acımasız Rum-Yunan sürüleri geldiler. Ayvasıl'ı kan, ateş ve baruta boğdular. Ayvasıl Türklerini, bir iki aylık bebeklerimizi bile hunharca diri diri açtıkları “Utanç çukurlarına” gömdüler.
Tarih 24 Aralık 1963'tü...

Rumların Barbarlık Vahşet Ve Alçaklığını yabancı basın mensupları da seyretti.
Ayvasıl'da Yirmibir Ceset Bulundu
Birbiri üzerine çukurlara atılan cesetlerin kimlikleri saptanamadı.


Halkın Sesi Gazetesi'nde "Rumların barbarlık vahşet ve alçaklığını yabancı basın mensupları da seyretti", "Ayvasıl'da yirmibir ceset bulundu" ve "Birbiri üzerine çukurlara atılan cesetlerin kimlikleri saptanamadı" başlıkları ile yayınlanan bir haber aynen şöyledir:
Bu sabah İngiliz askerlerinin nezareti altında Kıbrıslı yerli ve ecnebi basın mensupları, radyo, televizyon ve foto muhabirlerinden müteşekkil bir grup Ayvasıl köyüne gitmişler ve Rumların canice tecavüzleri karşısında alçakça öldürülen ve yine Rumlar tarafından çukurlara üst üste doldurulan vatandaşlarımızın cesetlerinin çukurlardan çıkarılışı sırasında hazır bulunmuşlardır. Basın mensupları arasında bulunan muhabirimiz dün gördüklerini şöyle anlatmaktadır:
"Ayvasıl’a İngiliz askerlerinin nezaretinde götürüldük. Geçtiğimiz yerlerde İngiliz ciplerinde bizleri gören Rumların yüzümüze öyle aç gözlülükle bakışları vardı Maçlığa susamış yırtıcı hayvanlardan farksızdılar... Yunan alayı yanından geçerken Yunan askerlerinin yine bizlere bakarak, hatta bizleri işaret ederek kahkaha atışları değil yalnız bizim, ecnebi basın mensuplarının bile gözünden kaçmış değildir.

İngiliz cipleri ve kamyonları, Ayvasıl’da ki Türk mezarlığının yanında durduğu zaman askerler mezarlığın dört bir yanını çevirmişler ve karşıki okul binasında topluca duran Rum köylülerinin herhangi bir davranışına karşı tertibat almışlardı.. Mezarlığın dört bir yanında yeni kazıldığı belirli yerler vardı. Daha ilk bakışta açılan çukurlara doldurulan topraklar üzerinden buldozerlerin geçtiği de anlaşılıyordu. İlk çukurun kazılması iki saat tutmuştu.. Dört ceset vardı o çukurda... Cesetler üst üste konmuştu. Çıkarılan ilk iki ceset erimişti. Doktorun söylediğine göre 15-16 günlüktüler.. Hüviyetlerinin tespiti imkanı olmamışsa da yine doktorun deyişince 50-60 yaşlarında iki ihtiyar vatandaşımıza ait cesetlerdi onlar.. Aynı çukurdan çıkarılan diğer iki cesedin de hüviyetleri tespit edilememiştir.

Cesetler çıkarılırken ecnebi basın muhabirleri arasında fısıldaşmalar olmuştu. İngiliz basınına mensup bir gazeteci, bu arada yanındaki foto muhabirin "Bu yetmişlik ihtiyarların suçu neydi?" diyerek Rumların vahşiyane davranışlarını açık açık anlatıyordu.
Dün akşama kadar yapılan kazı neticesi hüviyetleri tespit olunamayan 21 ceset çıkarılmıştır. Cesetler Lefkoşa Kızılay Hastanesi'ne getirilmiştir.
Kızılhaç'ın Rumlardan elde ettiği bilgiye göre Ayvasıl mezarlığındaki Rumlar tarafından öldürülen Türklerin sayısı otuz civarındadır.... (1)

Ayvasıl Ve Şilura Faciası!

Halkın Sesi Gazetesi'nde "Ayvasıl ve Şillura Faciası!" adı ile yayınlanan bir haber şöyledir:
Ada çapında Rumların Türklere karşı giriştikleri barbarca katliam esnasında birçok köylerde azınlıkta bulunan ve büyük Türk köylerine iltica etmek mecburiyetinde kalan vatandaşlarımız çok kötü hayat şartlan içinde bulunmaktadırlar.
Ayvasıl ve Şillura'dan Fota'ya göç eden 400 kadar soydaşımız, bu köyde yıkılmak tehlikesi gösteren eski evlere ve hatta ahırlara yerleştirilmiş olup gıda maddeleri ve giyecek bakımından sıkıntı çekmektedirler.
Mültecilerden biri uğradıkları felaketi şöyle anlatıyor: "24 Aralık tarihinde ö.s. saat 3 sularında Ayvasıl’dan silah sesleri gelmeye başladı. Bu arada Ayvasıl Türklerinden bazılarının koşarak bazılarının da traktörlerle telaş içinde Şillura'ya doğru gelmekte olduklarını gördük Geceleyin de silah sesleri aralıksız olarak işitiliyordu. Ayvasıl Türklerinin Şillura'ya sığınmasını müteakip el ve dizlerinden yaralı olarak yetmişlik Ömer Hasan ile 24 yaşında Salih Kara Mustafa da bize iltica etti Gelen iki kişi köyde kalan diğer 9 Türk'ün mahsur bir durumda olduğunu ve Rumlar tarafından kurşun yağmuruna tutulduklarını söylediler.

Şillura'da da Rumların baskısı gittikçe artıyordu. Rum gençlerinin otomatik silahlarla Türklere saldırması üzerine yegâne çarenin Fota'ya sığınmak olduğunu anladık ve 24 Aralık gecesi Ayvasıl'da mahsur kalan 9 kişi hariç bütün Ayvasıl ve Şillura Türkleri Fota 'ya göç ettik. Üç gün sonra da her iki köyde bulunan Türk evlerinin alevler içerisinde olduğunu gördük "
Fota'ya sığınan Ayvasıllı göçmenlerden Hatice Hasan babasını nasıl kurtardığını şöyle anlanyor: "24 Aralık günü babam koyunları otlatıyordu. Bu sırada Rumlar tarafından ateş çemberi içinde bulunuyorduk Babam, Hasan Mehmet'in yanına giderek kendisini durumdan haberdar ettim ve onu alarak köy ilkokuluna geldik ve oradan da Şillura'ya sığındık "Hasan Mehmet, Rumların yarattığı faciada köyde mahsur kalan lise mezunu Ömer Hasan ile boyacı Mehmet Hasan'ı andıkça gözyaşlarını tutamayarak ağlıyordu.
Köye mahsur kalan dokuz vatandaşlarımızın isimleri: Ömer Hasan, Mehmet Hasan, Ayşe İbrahim, Ayşe Hakan, İsmayıl Mustafa, Mehmet Hasan, Hüseyin Cemal, Mustafa İsmayıl, Mehmedali Ömer.
Hamitköy 'e geldiğimiz zaman Küçük Kaymaklı'dan gelen üç bin Uç yüz mültecinin de durumunun Fota'da bulunan göçmenlerden farklı olmadığını gördük Bunlardan bin kadarı çadırlarda ve geriye kalanları da diğer ev ve ahırlarda oturuyorlar."(2)

82 Yaşındaki Ayvasıllı Mehmet Hasan Kendisine Yapılan Rum Mezalimini Anlattı

Halkın Sesi Gazetesi'nde "82 yaşındaki Ayvasıllı Mehmet Hasan kendisine yapılan Rum mezalimini anlattı" başlıklı bir haber aynen şöyledir:
Dün Kızıl Haç tarafından Rum Hastanesi'nden alman ihtiyar Türk kendi milletine kavuşunca gözyaşlarını tutamadı.
Aslen Ayvasıllı bulunan 82 yaşındaki Mehmet Hasan Buba dün öğleye doğru Kızıl Haç mensupları tarafından, Rumların kontrolünde bulunan Lefkoşa Genel Hastanesi'nden alınarak Türk tarafına getirilmiştir. Gözleri hemen hiç görmeyen ve kulakları çok ağır işiten, adeta kötürüm vaziyette bulunan Türk, Kızıl Haç arabasından indiği ilk anlarda daha ortada olanların farkına varamamış, daha sonra kendisine artık Türk tarafında ve selamette olduğu anlatıldığı zaman gözyaşlarını tutamayarak ağlamaya başlamıştır. Bilhassa Türk kesimine gelişinden hemen sonra orada hazır bulunan torunu Fahri Egemen "Geçmiş olsun dede" diyerek ihtiyarın elini öpmesi bütün hazır bulunanlara heyecan gözyaşları döktürmüştür.
Ayvasıl'da bulunan Türklere hunharca saldırışları ve Türk evlerini yaktıkları sırada kendi ailesi ve diğer akrabalarından ölenler ve yaralananlar bulunduğunu, oğulları da dahil geriye kalan aile fertlerinin Fota'ya kaçtığını ve o ana kadar bilmeyen ihtiyar ilk iş olarak "Kayıpta üç oğlum var ne olduklarını bilmiyorum. Hiç birisinden haber alamadık" diyerek onlar hakkında bilgi istemiştir.
Kendisine ailesinin durumu hakkında bilgi verildikten sonra derhal bir Türk kliniğine kaldırılan Mehmet Hasan ilk iş olarak "Bana biraz çorba veriniz, çoktan beri ağzıma sıcak birşey koymadım" demiştir.

Gerek Ayvasıl'da iken gerekse daha sonra kendisine yapılan Rum mezalimini etraflıca anlatan ihtiyar herkes köyden kaçtıktan sonra kendisinin kaçmaya bile dermanı olmadığı için mecburen köyde kaldığını, Ayvasıl'da yapayalnız geçirdiği 15–16 gün zarfında Rumların kendisine sadece günde bir defa kuru ekmek getirdiklerini anlatmış, daha sonra ise, hastanede kaldığı 15 gün zarfında kendisine sadece aksamları biraz yiyecek verildiğini ve her defasında da gıda verilirken hakaret edildiğini ifade etmiştir.
Gözleri ile görmediği için kendisine hakaret ve kaba muamele edenlerin kim olduklarını tanıyamadığını söyleyen ihtiyar, kendisi kendi halinde bir adam olduğu halde Rumların gece gündüz ısrarla ona birçok sualler sorduklarını ve ille de Türk Teşkilatının Başkanı kim olduğunu bildirmesini talep ettiklerini söylemiştir.
Kendisi ile ilk temasa geçen doktorlardan anlaşıldığına göre ihtiyar hala daha Ayvasılda ki muhaberenin silah seslerinin, yangın ve çığlıkların yarattığı şok tesiri altındadır. (3)

Ayvasıl Utanç Kuyuları

Yağmur yeni dinmişti,
Ayvasıl'da gün yanıyordu...
Ve toprak kutlu çiçeklerini
Tatlı yemişlerini iman oğullarına
Sunmaya hazırlanıyordu...
Bir yara açtılar bağrına;
Onmaz...
Bir yara açtılar ki bağrına toprağın,
Gayrı, insan elleriyle kapanmaz.
Yağmur yeni dinmişti;
Üstünde, duru gecelerin şavkı pınl pınl;
Yıldızlar ve ay yanıyordu.
Ayvasıl toprağı ıslak, ılık..
Kirli ellerde, katil ellerde kazmalar
Korkuyla, kinle hızlanıyordu
Ayvasıl utanç kuyularını
Bereket tohumlarına yatak,
Şehitlere mezar sanmıştı toprak.
Yiğit tenlerine alışkın
Cömert göğsü
aldanıyordu.
Ayıktı toprak, irkildi birden;
İrkildi üstüste atılan ölülerden;
elleri ayaklarına bağlı,
Giysileri al al ıslak,
Tenleri henüz sıcak
Analar, ihtiyarlar, çocuklar...
Kahpe kurşunlara kurban... Bunca can
Üstüne sevgiyle kapanıyordu.
Ademe ten olduğu günden bu güne Siper olmamıştı bağrı yerin
Böyle şerefsiz bir zulme;
Ölümün böylesine...
Artık ne ışık vardı Yanan yıldızların aklında.
Ne bereket kalmıştı Toprağın ıslaklığında.
Göğsünde sızan kanlardan
Asırlarca dinmeyecek bir sancı Ve yüzünde kara yüreklerin
Kapkara utancı...
Yağmur yeni dinmişti;
Üstünde beşli kır çiçekleri, taze;
Yetim elleri gibi çocukların
Allaha,
Allaha uzanıyordu...
Ata yadigarı Ayvasıl toprağı
Bağrına saklanan sırdan
Bilahare utanıyordu.
Mevlut KOCA
1964 - Kıbrıs (4​

Kayıplar Listesi

Halkın Sesi Gazetesi'nde, "Kayıplar Listesi" başlığı ile yayınlanan bir haber şöyledir:
"Kıbrıs'ta Türklere karşı girişilen katliam olayında silahlı Rumlar tarafından kaçırılan ve bugüne kadar hayatta olduklarına dair en küçük bir malumat elde edilemeyen vatandaşlarımızın sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Ayvasıl Türklerinin Rumlar tarafından 24 Aralık tarihinde muhasara edilmesi sonrasında birçok vatandaşımız evlerini terke muvaffak olmuşlarsa da bazılarından hiç bir haber alınamamıştır. 21 Aralık tarihinden beri kayıpta bulunan şahıslan aşağıda bildiriyoruz:
"İsmail Mustafa (70 yaşında), Mehmet Hasan (85 yaşında), Hüseyin Celal (18 yaşında Sanat okulu mezunu), Ömer Hasan (19 yasında Lise mezunu), Mehmet Hasan (18 yaşında otobüs boyacısı), Ayşe İbrahim (11 yaşında), Mehmet Ali Ömer, ayrıca Ayşe Hasan, Ömer Hasan ve Mehmet Hasan anneleri (50 yaşında) kayıpta bulunmaktadır. "(5)


Ayvasıl'da Rumların Barbarlığı

Halkın Sesi "Ayvasıl'da Rumların barbarlığı" başlığı ile yayınlanan bir haber şöyledir:
"Ayvasıl'da katledilen Türklerin cesetlerinin çıkarılması ameleyesini takip etmekte olan 20 kadar yabancı muhabir arasında bulunan 3 Rum gazetecisi, dış memleketlerden gelen muhabirlerin bu tarife sığmayan barbarlık hareketlerini öğrenmelerine mani olmaya çalışmışlarsa da manzara şeride geçirilerek alınmıştır.
Hazır bulunanların dillerinin tutulmasına sebep olan olay ile ilgili olarak meydana çıkarılan önemli bir olay da, St.Johns Ambulans Birliği temsilcisinin ifade ettiği şekilde kitle halinde mezarlara gömülen şahısların, ateşkes anlaşmasının yapılmasından sonra ve son altı gün içinde öldürülmüş olmalarıdır.
Bu olay, Rumların Kıbrıs'taki katliam girişimlerinin vüs'atini meydana çıkarmaktadır. "(6)

"24 Aralık'ta, Yılmazköy TMT Örgütü'nde bulunan silahlarını almak üzere Denya'dan yola çıkan TMT mensubu 4 Türk, Rumların kurduğu pusudan yaralı olarak kurtulup Ayvasıl (Türkeli) köyündeki öğretmen evine sığınır. Yaralı Türkleri izleyen Rumlar öğretmen evine makineli tüfeklerle ateş açmaya başlarlar. Köy Türkleri Rum saldırısına av tüfekleriyle karşılık verir... Silah üstünlüğünü ellerinde bulunduran Rumlar, bombalar ve roketlerle öğretmen evini yakıp yıkarlar ve evdeki 8 Türk'ü öldürürler. Arkasından Ayvasıldan kaçıp kurtulamayan 21 Türk'ü daha işkenceyle öldürüp buldozerlerle açtıkları toplu bir mezara gömerler. Toplu mezar daha sonra açılacak ve cesetler Lefkoşa Şehitliği'ne defnedilecektir. Çukurların açılması ve cesetlerin çıkarılarak Lefkoşa Türk bölgesine getirilmesi, Barış Gücü görevini üstlenen İngiliz askerlerinin gözetiminde gerçekleşir. Ayvasıl toplu kıyımı, ırkçı ve yayılmacı Rumların boynuna asılan utanç belgelerinden sadece biridir." (7)

Kıbrıs tarihinin en karanlık sayfalarından biri daha: Ayvasıl Katliamı

Genç, İhtiyar, Çoluk, Çocuk 22 Soydaşımız Vahşice Katledilerek Çukurlara Gömülmüştü

Dr. Fazıl Küçük, Ayvasıl Toplu Katliamını anlatıyor:
"Ateşkes'ten sonra durumda hissedilir bir düzelme görülüyorsa da Lefkoşa dışındaki köy ve kentlerden yeni yeni haberler alınmaya başlıyordu. 27 Aralık günü son gelişmelerle ilgili olarak basına verdiğim demeçte şöyle diyordum:
"Bir haftadır ağır silahların da takviyesi ile devam eden Rum baskınlarına karşı ellerine geçirdikleri her türlü silahla karşı koyan Türk mukavemetçileri ve Türk halkı yüzlerce ölü verdi. Kesin rakam, ancak bütün adada irtibat ve yollar açıldığında, ücra köşelerdeki köyler ve Lefkoşa dışındaki yerlerle temas kurabildiğimizde anlaşılacaktır.

Rumların ellerine geçirdikleri Türk semtlerinde, girdikleri, yaptıkları Türk köylerinde cesetleri toplayıp gizlice toprak altında saklı tuttuklarını da duyuyoruz. Bu durumda ölü sayımızın ne derece kabarık olduğu ortaya çıkarken, Rumlar vahşetlerini gizleme çabası içindedirler.
Şu ana kadar adanın dört bir yanındaki 240 Türk köyünden hiçbir haber almış değiliz. Nedir onlarda durum? Açlık tehlikesine terkedilmiş olan bu köyler devamlı tehdit altındadır. Onlardaki ölü ve yaralı sayısı hakkında birşey diyemem. Makarios idaresi bütün Türk kasaba ve köyleriyle telefon ve telgraf irtibatımızı kasıtlı olarak kesmişlerdir ve hala bağlamamaktadırlar."(8)


Yılmazköy de Evler Yakılıyordu

300'ü Aşkın Kişi Fota'ya Sığınmıştı
(Girne Kazası'na bağlı şimdiki Dağyolu köyü)

Şillura'nın idarecisi Mustafa Hacıali idi. Yorgoz, Aymarina, Kambilli, Denya, Ayvasıl, Ayirini de kendine bağlıydı, 21 Aralık olayları her ne kadar henüz Yılmazköy'ü etkilenemişse de, gerçek durum bilinmiyordu. Mustafa Hacıali, Alayköy'dcki Polis İstasyonu'nda bulunan Türklerin köyü terk etmeleri haberini salmıştı. O sıralarda Akaça'da 2, Peristerona'da da bir Türk polis Rumlarca vurularak şehit edilmişlerdi.
24 Aralık günü Lefkoşa'dan acil yardım isteniyordu, bir türlü cevap alınamıyordu. Mehmetali Ömer ismindeki bir Mücahit, iki Rum askerini öldürmüşse de, Rumlar hemen misillemede bulunarak Mirtu, Fİlya, Ayvasıl'dan konvoy halinde Yunan subaylarının komutasında Yılmazköy'e doğru ilerliyorlardı. Bu durum karşısında alelacele köydeki kamyonlarla kadınlar ve çocuklar Fota köyüne sevk edilmişlerdi.

Evler Yakılıyor

Yılmazköy'e vasıl olan vahşi sürüleri, bağırıp çağırıyor, "Size de Ayvasıl'daki Türklere yaptığımızın aynısını yapacağız" diyorlardı. Köyde kalan 25 Mücahit, iki gün iki gece kat kat üstün Rum kuvvetlerine karşı direnmiş, vuruşmuş, mermilerinin tükenmesi sonucu köyü terketmek zorunda kalmışlardı. Köy boşaldıktan sonra da Rum askerleri Türk mahallelerini
yağma edip yakmışlardı.

Bu sıralarda Aymarina'da bir öğretmen ile Mustafa Şevki isimli bir soydaşımız esir alınmış, öğretmen şehit edilmiş, Mustafa Şevki de günlerce ezgi ve tehdit altında bırakıldıktan sonra köyden ayrılmasına müsaade edilmişti.
Rumların saldırıları sonucu kaçabilen üç yüzü aşkın soydaşımız Fota'ya sığınmıştı. Üstlerindeki elbiselerle, kucaklarında çocuklarıyla köylerini terk edenler zor koşullar altında uzun bir yaşama göğüs germişlerdi.

Üç garantör devletin müdahalesiyle ilan edilmiş bulunan ateşkese rağmen kahpece ve planlı bir şekilde Rumların girişmiş bulunduğu katliam hareketi her gün alabildiğine sürüyordu." (9)
Ayvasıl Katliamı

"Her ne kadar Lefkoşa'da ateşkes sağlanmışsa da, birçok bölgelerde ve özellikle Türklerin nüfus bakımından çok az olduğu yerlerde toplumumuza saldırılar sürüyor, katliam yapıldığına dair haberler endişe veriyordu. Rum saldırılarından kurtulabilen soydaşlarımız, daha büyük Türk köylerine sığınıyor, buralarının da saldırıya uğramasıyla yine yer değiştiriyorlardı. Yunan kuvvetlerini arkalarına alanlar, Türklere bu adada hayat hakkı tanımamak
kararındaydılar.

Şillura'dan (Yılmazköy) bir mil uzaklıktaki 50-60 nüfuslu Ayvasıl'da büyük bir Rum ekseriyeti arasında yaşayan Türkler, 1955-58'lerde olduğu gibi, bir kez daha saldırıya uğruyordu. 21 Aralık 1963 'de olayların Lefkoşa'da başladığı günden, köyde bir huzursuzluktur gidiyordu. Bu huzursuzluk aslında yalnız Ayvasıl'da değil, tüm köylerde hissediliyordu.

Bu köydeki soydaşlarımızın bir çoğu Lefkoşa Havaalanı'nda işçi olarak çalışıyor ve yaşamlarını sürdürüyorlardı. 21-22 Aralık günleri tatil olduğundan köyde bulunuyorlardı. 23 Aralık günü havaalanındaki görevlerine gitmişler, öğleye kadar çalışmışlar ve evlerine dönmüşlerdi. Nüfus bakımından çok fazla olan Rumlar ise köyde silahlarla aşikar olarak dolaşmakta, tehditler savurmakta, naralar atmaktaydılar. Köyün Türk sakinleri bütün bu tehditler, haysiyet kinci sözlere rağmen soğukkanlı davranıyorlardı. 24 Aralık günü Rumların mevzi yaptıkları da görülmüştü. Bunun üzerine Türk halkı, muhtarın evine toplanmış, başgösteren tehlike karşısında ne yapabileceklerini düşünüyorlardı.

Kadın Ve Çocuklar Toplandı

Köydeki birkaç genç soydaşımız da yanlarına iki piyade tüfeği ile iki av tüfeği alarak camiye sığınmışlardı. Nihayet ateş başlamış, kadın ve çocuklan burada daha fazla tutmanın büyük hata olacağını takdir eden köy idarecisi, bunlar traktörün arkasına takılan treylere doldurarak Şillura'ya yol açmıştı. Köyde dokuz kişi savunmada kalmıştı. Köylülerden biri otomobilini çalıştırıp çocuğunu ve yaşlı annesini alarak Şillura'ya gitmeye uğraşıyor, araba bir türlü çalışmıyordu. Yokuşun üzerinde bulunan araba nihayet elle itildikten ve biraz yol aldıktan sonra çalışmaya başlamıştı, ancak artık geri dönüş imkansızdı. Adamcağız uzaklaşırken, ihtiyar anası ile 10 yaşındaki yavrusu da orada kalmıştı.


Traktörlerle Sürüklediler

Savunmayı omuzlayanlar ise köyden ayrılmayarak, son mermileri bitinceye kadar ateşe devam etmişlerdi. Mermiler tükendikten sonra bunlar esir alınarak traktörlerin arkasına bağlanmışlar ve yerde sürüklenmişler, Öldürüldükten sonra da diğer sağ kalan ve köyden ayrılmayanlarla, yollardan esir alınan masum kimselerle birlikte kazılan çukura gömülmüşlerdi. 22 soydaşımız kahpece şehit edilmişti burada. Böylelikle Ayvasıl'da bir Türk kalmamıştı." (10)


Cesetler Yığın Halinde Gömülmüş

"Lefkoşa kasabasında, diğer kaza ve köylerde daha çok can kaybı olmamakla beraber, köylerde de her türlü katliam vuku bulmuştur.

120 Türk'ün yaşadığı Ayvasıl köyünde Şillura gibi yakın köylere kaçamayanlar vahşice öldürülmüş ve öldürülenlerin yığın halde gömüldükleri mezarlar, öldürüldüklerinden ancak üç hafta sonra açılabilmiştir.

İngiliz askerleri ve St.John Ambulans Teşkilatı Temsilcilerinin refakatinde Ayvasıl köyünde araştırmalar yapan bir Türk Doktorlar grubu, vahşice öldürülerek kimi oturur vaziyette, kimi elleri havaya kalkmış ve vücutları halka teşkil edecek şekilde bağlanmış olarak, yığın halde gömülmüş 21 Türk cesedi bulunmuştur.

Cesetlerin yığın halde gömülmüş vaziyetleri gösteriyor ki üstte bulunan cesetlerin bir kısmı, Ölenlere mezar kazmak için gelen ve mezarı kazdıktan sonra orada öldürülerek aynı yere gömülen insanlara aittir. Bütün cesetlerin bilhassa başlarına vurulmuş oldukları ve ayakkabıları da dahil tamamen giyinmiş oldukları göze çarpmıştır. Her "mezarda" en az dört ceset birden bulunmuştur. Cesetler hüviyetleri tesbit edilmek üzere Lefkoşa'ya getirilmiş yeni Türk Şehitler Mezarlığı'na gömülmüştür.

Ayvasıl köyünde öldürülen Türklerin mezardan çıkarılmaları sırasında orada 20'den fazla gazeteci arasında hazır bulunan üç Rum gazeteci, yabancı gazetecilerin bu tarif edilmez barbarlık hareketi hakikatim görmelerine mani olmak istemişler fakat bu hadise kaydedilmiş ve etraflıca filme alınmıştır çünkü hazır olan herkes gördüğü şeylerle büyük bir hayretle şaşkına dönmüştür..

Meydana çıkan mühim bir gerçek şu idi, yığın halde mezarlara gömülenler son altı gün içinde öldürülmüşe benziyordu, binaenaleyh Ateş kes Anlaşmasından sonra vukua gelmişti. Bu mezardan çıkarma olayı, Rumların Kıbrıs'ta giriştikleri kancık teşebbüslerin büyüklüğünü göstermektedir.

Rumların Türk yerlilerine yaptığı hücumlar sırasında Ayvasıl köyünde oturmakta olan 70 yaşında bir Kıbrıslı Türk, Nazilerin Yahudilere yaptığı katliama taş çıkaran Rumların bu hücumlarını şöyle tasvir etmiştir:
"O geceyi hiç unutmayacağım. O gecenin dehşetini her hatırladığımda ürperirim. Gecenin sessizliğini dört taraftan aniden başlayan… muştu. Ne olduğunu anlayamıyorduk. Korkmuş ve kapıla … Dışarıda silah atışları arasında Rumca konuşulduğunu duyabiliyorduk. Sonra Rumların köye hücum ettiğini anlamıştık. Gelişigüzel ateş ediyorlar, genç, ihtiyar, kadın, çocuk ayırt etmeden öldürüyorlardı, Evimize geldiler ve kapıyı kırıp açtılar. Dışarıya çıkağım zaman içeride çocuğum olup olmadığını sordular. O karışıklık içinde var diye cevap verdim ve bana çocukları dışarı çağırmamı söylediler. Liseyi yeni bitiren 19 yaşındaki oğlum, 17 yaşındaki küçük kardeşi ve on yaşındaki kız torunum, titreyerek dışarı çıktılar. Her üçünü de gözlerim önünde insafsızca öldürdüler ve hepsini de birlikte gömerek ve nereye gömüldüklerini gizlemek için mezarların üzerinden buldozerlerle geçtiler."

Şillura'ya ve oradan da Fota'ya kaçmayı beceren birkaç kişiden mada ayvasıl köyünün bütün Türkleri vahşice yok edilmiştir. Türk evleri ve Türk malları yakılmış ve yerle yeksan edilmiştir. Şillura köyünün Türk halkı ve Türk malları da bundan hemen sonra aynı akıbete uğramış ve Şillura'dan kaçabilenler de Fota'ya sığınmışlardır." (11)


Ayvasıl Olaylarından Bir Anı

Mücahit dergisinde "Ayvasıl olaylarından bir anı" başlığı ile yayınlanan bir haber şöyledir:
"Bundan 9 yıl önce Ayvasıl'da, Rum başıbozukları gaddarlığın ve mezalimin yeni bir örneğini, ikinci Dünya Harbi'nde, Nazilerin, Yahudileri toptan imha etmek yolunda kullandıkları usûllerin aynını takbik ederek, bu hareketlerinde hatta daha da ileri giderek Nazilere taş çıkarmışlardır.

70'lik Ayvasıl bir ihtiyarın, gözleri önünde sorgusuz sualsiz iki evladı ile bir torununu kahpe Rumların nasıl kurşuna dizdiklerini, şimdi bizzat kendisi bize anlatacaktır. Hikayemizin üstünden 9 yıl geçmiştir ama intikam hırsımız dünkü kadar taptazedir:
"O gece hiç gözlerimin önünden gitmez. Hatırladıkça hala daha o gecenin dehşeti ile ürperiyorum. Nasıl, nasıl unutabilirim o geceyi.."

"Anlat ihtiyar bir daha anlat" diyor arkadaşımız ve anlatıyor ihtiyar gözleri yaşlı olarak."

"Gecenin sessizliğinde ansızın köyün (Ayvasıl) her tarafından silah sesleri gelmeye başladı. Bir anda ne oluyor, anlayamadık Korku ile evlerimize çekildik, kapıları sürgüledik. Dışarıdan silah seslen arasında Rumca konuşmalar işitiliyordu, O zaman Rumların, köyü bastıklarını anlamakta gecikmedik. Gelişigüzel ateş açıyor, çoluk, çocuk, kadın, erkek, yaşlı ihtiyar demiyor vuruyorlardı. Çığlıklar feryatlar birbirini takip ediyordu. Bizim eve de geldiler, kapıyı kırdılar. Dışarı çıktığım zaman hana çocuklarım olup olmadığını sordular. O telaş içinde vardır, dedim. Çağır dışarı çıksınlar dediler, çağırdım. Liseyi yeni bitirmiş 19 ile 17 yaşında iki evladım ile 10 yaşındaki kız torunum korku ile dışarıya çıktılar. Bundan sonra olanları anlatamayacağım evlat" diyor.

"Vurdular üçünü de insafsızca vurdular gözlerimin önünde. Sonradan bir çukur açıp cesetlerini attılar ve üzerinden toprak yığıp buldozerlerle geçtiler.{12)

Rauf Denktaş, 10 Ocak 1964 tarihli aralarına Ayvasıl Toplu Katliamı ile ilgili şu notu düşüyor:
"Lefkoşa'dan Ankara'ya kötü haberler gelmektedir. Denya, Ayvasıl ve Şillura Türk köylerinin Fota'ya göçü ile birlikte açlık tehlikesi baş göstermiştir.

Göç eden köylerdeki Türk evleri yakılıp yıkılmış, eşyalar ise yağmalanmıştır. Rum'un vermek istediği mesaj açıktır: Ya mezar, ya köleliğe rıza, ya da göç diyor bize!..."
"Ayvasıl köyünde mahsur kalan soydaşlarımızdan bugüne kadar bir haber alınamadı. İçimde büyük bir sıkıntı var. İnşallah birşey olmamışlardır." (13)

Rauf Denktaş, 11 Ocak 1964 tarihli anılarına kısa bir not düşüyor: "Şillura köyüne ve oradan da Fota'ya göç eden Ayvasıl Türklerinden dokuzunun Ayvasıl'da mahsur kaldığı yeniden tesbit edildi. Bunlardan henüz bir haber alınmamıştır." (14)

Rauf Denktaş, 13 Ocak 1964 tarihli analarına Ayvasıl topu katliamını İngiltere'de haber aldığı notunu düşüyor:
"Londra'ya çok kötü bir haber geliyor, sarsılıyoruz. Böyle vahşet, böylesine barbarlık dünyada ender görüldü:
"Ayvasıl'da 21 Türk'ün vahşice katledilip gömüldüğü bir katliam çukuru ortaya çıkarıldı.
Günlerden beri içimde bir korku olarak duran Ayvasıl'da mahsur kalan kardeşlerimizin durumu ortaya çıktı; gaddarca işkencelerden sonra, elleri ayaklarının altına bağlanıp katliam çukuruna gömüldüler.
Bu bir soykırımdır...
Bu insanlığın yüz karasıdır...
Dünya, Kıbrıs'tan yükselen feryadı duyuyor mu? "{16)

Türk Evleri Napalm Bombası Atılmış Gibiydi

Daily Sketch muhabiri Louis Kirby görgü tanığı:
"... Türk evlerini gördüğüm zaman, dehşete düşüren bir manzara ile karşılaştım. Duvarlardan başka hiçbir şey yoktu. Bir napalm bombasının daha fazla mahvedebileceğinden şüpheliyim. 40 tane beton bina iskeleti saydım. Her ev ayrı ayrı benzin dökülerek yakıldı. Tavandan evin içine inmiş olan kiremitlerin altında, yatak sustaları (birbirine karışmış), çocuk yatakları, sandalye, masa ve dolap parçalan buldum. Ayvvsıl’dan bir mil uzaklıktaki komşu köyde, 16 tane harap olmuş ve yakılmış ev saydım. Hepsi Türk eviydi. Bu köyden 100'den fazla Türk yok olmuş. Hiçbir köyde zerre kadar zarar gören bir Rum evi görmedim." (16)


Evlerin Damından İçeriye El Bombası Attılar

Guardian muhabiri görgü tanığı:
"... Köyden kaybolan 7 kişilik bir ailenin burada gömülmüş olabileceği düşünülüyor. Evlerin yanmış ve damından içeriye el bombaları atılmış olduğu görüldü. Mezarlar bir buldozer tarafından aceleyle açılmış ve 2–3 ceset üst üste gömülmüş. Hepsi de vurulmuş: Bir adam, elleri ayaklarının arkasına bağlanmış ve çömelmiş bir vaziyetteyken başından vuruldu. Göbeğindeki yara, bir el bombasını kucağına atmış olabileceğini gösteriyordu. Cesetler için arayış 12 kadar Türk'ün eski bir mezarlık olan bu bölgede gömüldüğünün öğrenilmesi üzerine başladı. Bu cesetlerin Lefkoşa Hastanesi'nde Ölen yaralılara ait olduğu var sayılmıştı. Fakat şimdiye kadar bulunan cesetler giyinikti ve bu mezarlara, vurulduktan hemen sonra götürüldükleri belliydi...

... Bu akşam Lefkoşa 'dan 13 mil uzaktaki Ayvasıl’da acemice gömülen 9 Türk'ün cesedi Paraşüt Alayı refakatinde getirilirken, Türk kesimindeki Kızılay Hastanesi'nin dışında sessiz bir kalabalık toplandı. Biri kadın, üç ceset daha bulundu, fakat onlar getirilmedi Paraşütçüler tarafından korunan Türkler, ayrı yerde gömüldüğüne inanılan 20 cesedi aramaya devam ediyorlar. Hepsinin Noel'de köye yapılan saldırıdan sonra meydana gelen çatışmalarda öldüğüne inanılıyor,"'(17)

Korkunç Bir Manzarayla Karşılaştım

London Times muhabiri görgü tanığı:
"... Bir zamanlar orada Türkler de vardı fakat onlara ne olduğunu keşfedemedim. Birkaç saat sonra Ayvasıl köyüne vardım ve korkunç bir manzara ile karşılaştım. Emniyette olacaklarını düşündükleri için 13 Türk yeni ve güzel bir eve sığınmışlardı. Hemen ateş altına alındılar. Tabancaların, otomatik silahların, av tüfeklerinin ateşleriyle duvarlar mahvolmuştu. En sonunda saldırganlar dama tırmandı. Kiremitleri söktü ve aşağıya müdafaasız insanlar Üzerine el bombaları atmaya başladı. 11 kişi o anda öldü. Diğer ikisi de ölü numarası yaptıktan sonra emekleyerek oradan uzaklaşıp, karanlığın içine karıştılar ve emniyete kavuştular.

Başka bir yerleşim merkezi olan Şillura'da Türk bölgesinin tamamıyla yakıldığını gördüm. Rum kadınları küller arasında kalan eşyaları yağmalamakla meşguldüler." (18)


7 Türk'ün Mezarı Bulundu

II Giorna yazan Giorgio Bocca'nın yazısı:
"Köyden kaybolan 7 kişilik Türk ailesinin buraya gömüldüğü tahmin ediliyor. Evleri yakılmış ve damından aşağıya el bombaları atılmış.(19)
Kaynak: Mehmet Bahadır/Kıbrısta Katliamlar Syf:270-288
 

Mürüde Sevicer

New member
Katılım
21 Ağu 2008
Mesajlar
176
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Lefkoşa
Cevap: Ayvasıl Türkeli Katliyamları

Rum'un yaptığı Soykırımı unutup şu an uzattığı s a h t e dost elini sıkıp ve birlikte yaşıyacağım. Bize sunulan ve kabul etmemiz için Mücadele veren herkese seslenirim. Eğer böyle bir elle tokalaşıp ve dost olursam Dünyanın en nankör ve şerefsiz insanıyım. Kusura bakmayın dostluk köprüsü kurmak için mücadele verenler TÜRK kanı taşırım.
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Cevap: Ayvasıl Türkeli Katliyamları

Sadece TÜRK'ün değil, insan olan herkesin yüreğini dağlayan bu olayları;bazı kişiler nasıl unutup da; utanmadan Rumları kardeş ilan ederler ve onlarlaberaber yaşamayı göze alırlar?Geçen günlerde bir de bu Rum sevdalıları Kıbrıs'ta yürüyüş yapmışlar ve askersiz Kıbrıs istediklerini TÜRK Ordusunu istemediklerini dile getirmişler.Kim ki bu soysuzlar? Eğer varsalar, hala yaşıyorsalar bunu kahraman TÜRK Ordusuna ve fedakar TMT mücahit ve mücahidelerine borçludurlar.Bu vahşetlerde öldürülen insanların hatıralarından bile utanmaları yok...Böyle zihniyettekilerin hepsi Rum tarafına postalanmalı bence. Yerlerini, Anadolu'dan büyük bir istekle gelecek gönüllüler dolduracaktır...Biz Kıbrıs'ta var olmaya devam edeceğiz.Hem TÜRKİYE'nin güvenliği, hem de oradaki TÜRK oğlu TÜRK insanını korumak için...Böyle vahşetlerin tekrar yaşanmaması için TÜRK Ordusu en büyük güvencedir...Kahraman Ordumuzun Kıbrıstaki görevli askerlerine selam olsun.Onlar düşmana korku, dosta ve kardeşe güven vermektedirler.
 
Üst