AKP ve DTP’nin Türk düşmanlığı! Andımız Dağlardan Siliniyor!

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım


AKP’nin “Kürt sorununda iyi şeyler olacak” şeklindeki sözlerinin aslında dağlardaki “Ne mutlu Türk’üm diyene” yazılarını sildirmek olduğu ortaya çıktı. Aslında burada amaçlanan Türklük bilincinin sadece dağlardan değil Türk milletinin hafızasından da silinmek istenmesidir.“Ne mutlu Türk’üm diyene” sözü
Türk’ün hafızasından siliniyor

Sözde Kürt sorunun çözümüne yönelik yeni açılımlarla başlattıkları Kürtçülük faaliyetlerini, Abdullah Gül’ün de belirttiği gibi 2009 yılının; “fırsat yılı”na çevrilmesine yönelik tüm Kürtçülerin elbirliğiyle, davalarından sapmadan devam ettirdiklerini görmekteyiz.
Özellikle DTP’lilerin haddini aşan sözlerine karşılık, iktidardaki A-Ke-Pe denilen yerden bitme Kürtçü partinin, bırakın karşı çıkmayı DTP’yi destekler sözlerine şahit oluyoruz. Hatta bazı AKP’li milletvekillerinin DTP’lilerden daha Kürtçü ve bölücü takıldığına da şahit olmaktayız. Kimi zaman da AKP’li ve DTP’li milletvekillerinin arasında karşılıklı paslaşmalara varan yardımlaşmaların olduğunu gözlemliyoruz.
AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan’ın sözde Kürt sorununun çözümü konusunda yapmış olduğu açıklamada: “Çözüm sürecine girdik. Doğrusu artık hiç kimsenin, ülkenin bu sorun nedeniyle bedel ödemesine tahammülü yok. Dolayısıyla denenmiş her çareye başvurulacak… Dağlardaki ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ yazısının sosyal tedbir çerçevesinde silinmesi gerekir. Bunlar daha önce başçavuşun talimatıyla yazılmış yazılardır. Bugün de başçavuşun talimatıyla silinir.” demişti.

Bu açıklamaya destek ise DTP’li Sırrı Sakık’tan geldi. Sakık, “Ne mutlu Türk’üm diyene” yazısının yerine “Bu vatan hepimizin” yazısının yazılmasını öneriyordu. Böylece sözde bütünlükten yana olduğu izlenimini veren Sırrı Sakık aklınca bizi kandırabileceğini sanmaktadır. Son açıklamalarında da “20 yıldan bu yana aktif siyasetin içinde olduğunu, ilk günden itibaren bu ülkede ayrı devlet ve ayrı bayrak talepleri olmadığını” söyleyen Sakık, buna karşılık “ortak vatan taleplerinin” olduğunu söylüyordu. Ancak, “Cumhuriyeti yönetenler Çanakkale’de toprağa gömülenlere ihanet ettiler. 1924’te tek ırk, tek dil yarattılar. O gün bugündür Kürtler ve Türkiye demokrasi güçleri bu tekçiliğe, ırkçılığa karşı bedenini önüne yatırıyor, kimliğine sahip çıkıyor, özgür bir kimlik için bedel ödüyor.” demekten de kendini alamıyor.
Sözde bütünlükten yana olanlar; Türk, Kürt’ü inkar ve asimile etti, diyor. Hatta buna Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını da katarak yapıyor ki, açık açık faşist diyemedikleri Atatürk’ü, gizleyerek ve örterek de olsa faşist demeye getiriyorlar. Bu sözde inkar ve asimilasyon politikasına son verilmesine de ilk iş olarak dağlardaki “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözünün silinmesi ile başlanması gerektiğini söylüyorlar. Böylece faşist olarak damgaladıkları Atatürk’ün sözünü de dağlardan, taşlardan hatta Türk’ün hafızasından silmeye çalışıyorlar.
AKP’lilerin Türk düşmanlıkları
Gerek AKP’li milletvekillerinin gerek DTP’li milletvekillerinin her platformda Türklüğe saldırdığını ve Türklüğü hazmedemediklerini görmekteyiz. Kürtçülük ve bölücülük konusunda DTP’ye yönelik yapılan eleştirilerin aynı şekilde en az DTP kadar bölücü ve Kürtçü AKP’ye yapılmadığını da görmekteyiz.
Örneğin dağlardan “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözünün silinmesini isteyen AKP’li İhsan Arslan daha öncesinde: “Kürt sorununu çözmek isteyen hiç kimse DTP’yi PKK’yı ve Abdullah Öcalan’ı görmezden gelemez ve yok sayamaz” demişti. Demek ki, PKK’yı ve Öcalan’ı kabul edin diyenler bir tek DTP’liler değilmiş. Bunu AKP’liler de söylüyormuş. Aslına bakılırsa AKP’li bir milletvekilinden çıkan bu tarz sözlere şaşılmaması gerekiyor. AKP adı verilen ve ne dediklerini de bilmemezlikten gelen partililerin oluşturduğu bu partinin kurucusu olup, şimdi Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden Gül de bir zamanlar: “‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ lafını tutup her yere yaza yaza, Türkiye aslında ilkel bir hale dönmüştür.” diyordu. Adamların, “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözüne düşmanlıkları Refah Partisi döneminde de varmış meğerse! Türklüğe düşmanlıkları yeni değilmiş aslında ve çok eskiye dayanıyormuş. Aynı şekilde AKP denilen partinin genel başkanı Tayyip Erdoğan ne diyordu:
“Sen ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ dersen, doğal olarak etki tepkiyi doğurur o da ‘Ne mutlu Kürt’üm diyene’ der.” diyordu.
Başka ne diyordu?
“Yahu milletin bütünlüğü ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ ifadesi ile sağlanır mı? Osmanlı 30’u aşkın etnik gurubu ümmet düşüncesiyle bir arada tuttu.” diyordu.
Bak bu olmadı işte. Hani Atatürk, “Ne mutlu Türk olana” dememişti, deseydi bunun adı faşistlik olurdu, onun yerine “Ne mutlu Türk’üm diyene” demişti de bu da ırkçılık yapmadığı, hatta çok demokrat olduğu şeklinde yorumlanmıyor muydu Atatürkçü kesimde? Yorumlanıyordu. Yorumlanmıştı yorumlanmasına lakin o eskidendi. Meğerse Atatürk herkesi Türk olmaya özendirerek faşistlik yapıyormuş da haberimiz yokmuş! Ünlü Türk büyükleri Abdullah ve Tayyip sayesinde bu gerçeği de öğrenmiş olduk!
Son günlerde verilmek istenilen mesaj da budur aslında. Geçmişte bir yanlış yaptık, önce bunu kabul edelim, sonra ise bu yanlıştan hep beraber dönelim, denmektedir. Fakat hata hep Türk’te aranmakta Kürtte ise hiç aranmaktadır. Sözde emperyalizmle mücadelede Türk’ün yanında olduğu ileri sürülen Kürdün, emperyalizmin karşısında değil de yanında olduğunu söylediğimiz vakit de faşistlikle, ırkçılıkla suçlanıyoruz. Gerçekleri söylemek ne zamandan beri faşistlik, ırkçılık olmuştur acaba? Zaten yapılmaya çalışılan da bu. Haksız oldukları bilindiği halde bir şekilde haklı konuma geçirilerek Türk susturulmaya çalışılmaktadır. Ergenekon operasyonlarıyla da yapılmak istenilen bu değil midir? Ne de olsa “Ulusalcı dalganın” aşılması gerekiyor. Yalan ve iftiralarla Türk önce susturulmuş sonrasında ise suçluluk duygusu verilmeye çalışılmıştır. Suçluluk duygusuyla Türk artık Türkçü, milliyetçi, Atatürkçü olduğunu söyleyemeye korkar olmuştur. Ve bunda da başarılı olunmuştur. Dağlardan, taşlardan “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözlerinin silinmesiyle de Türklük Türk’ün hafızasından silinecektir. Ne de olsa Türklük faşistlikle eşdeğer! Böylece Türk faşistliğinden de kurtulmuş olurlar!
Türk, Kürde esir ediliyor
Yıllar yılı ezilen, sömürülen, asimile edilen, dili bile yok sayılan Kürdün artık Türk ile hesaplaşma vakti gelmiştir! Yalan ve iftiralarla Türk’ten hesap soran Kürtçü, Türklüğü hatırlatacak ne varsa silme derdine girişir. Türk Türklüğünü hatırlamasın ki, Kürde hürriyet gelsin. Hazır Ergenekon operasyonlarıyla susturulmuşken fırsat bu fırsat Türklük silinmelidir.
Darbeci, anti demokrat damgası yiyen Türk’e, PKK ve Öcalan’ı kabul etmesi için, yıllar yılı sözde Kürt sorunun bir sonucu olduğu ileri sürülen terör örgütü de kabul ettirilmeye çalışılacaktır ki, şu anda yapılmaya çalışılan da budur. Yapılan propagandalardan biri de şudur: PKK Kürt sorununun sonucudur. Önce bu sonuç kabul edilmelidir. Bu sonucun da ortaya çıkmasına neden olan; PKK terör örgütünün ortaya çıkmasına vesile olan da Türk’ün hep yanlış Kürt politikasıdır. Yoksa bunda Kürt ve Kürtçülerin hiç suçu yoktur! Dikkat edilirse eskisi kadar “Türk Kürt kardeştir” sözü dillendirilmemektedir. Çünkü Kürtçülerin derdi en azından Kürdü Türk’le eşitlemekti, ancak artık buna gerek yoktur! Çünkü sözde mağdur Kürt’ün artık mağrur olması istenmektedir. Bunun için de hesaplaşmak gerekmektedir. Kürdün isteyip de verilmeyen veyahut sözde gasp edilmiş haklarının verilmesi gerekmektedir. Bizler emperyalistlerle savaşırken emperyalistlerle işbirliği yapanların bu ülkede gerçekten hakları var mıdır? Bu sorgulanması gereken bir soru olup aynı zamanda şu da cevaplanmalıdır: Kürtler, Türkler gibi bir millet midir?
Millet olma özelliklerinin hiçbirini göstermeyen bir topluluk Türk ile eş tutulmaya çalışılmakta, hatta tüm suçlar Türk’e yüklenip, Türk Kürt’e esir edilmektedir. Bunu yapmaya çalışan da iktidardaki AKP denilen partidir. En başından beri BOP çerçevesinde Kürt-İslam devletinin kurulması amacıyla çalışan AKP, Obama rüzgarını da arkasına alarak bu amacını gerçekleştirmeye çalışmaktadır.
AKP Türklüğe değil, Kürtlüğe hizmet için var
Türkiye’de, özellikle Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesi ve bu seçimin ardından yaklaşık 1.5 yıl sonrasında ABD’de Obama’nın başa gelmesi ile Kürtçü propagandanın dozunda artış olmuştur. Sanki herkes barış istemektedir gibi bir hava estirilmeye çalışılmaktadır. PKK’nın çizgisinde ve ABD’nin PKK’ya bakışında bir değişim söz konusu değildir aslında. Diğer tarafta bir değişim söz konusu değilken bizde değişen çok şey olmuştur. PKK’nın silah zoruyla yaptıramadığını AKP, sözde değişim havası ile yerine getirmektedir. Kürtçenin serbest bırakılmasıyla başlayan süreç, Kürtçe dil kurslarına izin verilmesiyle devam etti. Sonrasında da devlet eliyle Kürtçe televizyona izin verildi.
Kürt-İslamcılar aslına bakılırsa bunu yıllardır gerçekleştirmek istemektedir ama bir türlü başaramamışlardır. Çünkü o zamanlar bugünkü oldukları kadar güçlü değildiler. Gerek Tayyip ve Abdullah’ın geçmişte PKK ve Kürtçüleri haklı gören söylemlerinin bugünkü siyasi zemini oluşturduğu da bir gerçektir. Tayyip’in RP döneminde hazırlattığı raporu birebir uyguladığı gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Atatürkçülerin yanlış tezleri
Tabii bu sürecin böyle gerçekleşmesinde Atatürkçülerin de büyük hatası olmuştur. AKP’nin Şeriatçı yönüne dikkat çekilerek Kürtçü tarafı görmezlikten gelinmiştir. Bunun böyle olmasında yatan neden de Atatürkçü kesimin Kürtçülük konusunda yeterli düzeyde mevcut bilgiye sahip olmaması olduğu gibi Atatürkçü, solcu kesimin içine kasıtlı olarak sokulan Kürtçülükten de kaynaklanmaktadır.
Bugün ilerici olduğu söylenen ve hatta Atatürkçü olduğu sanılan birçok parti, dernek ve sendika AKP ile Kürtçülük konusunda hem fikirdir. Şeriatçılık konusunda yapılan propagandalarda ters teptiği için Türkiye için zararlı olan bir parti iktidarda sürekli kalırken Atatürkçü kesim de hep muhalefette kalmaktadır. Atatürkçülerin, estirilen bu Kürtçülük havasını bertaraf etmesi için ise AKP’nin Ilımlı İslam devleti, yani Şeriatçı devlet kurmak yerine devletini kurmak istediği gerçeğini görmesi gerekmektedir. AKP’nin 6.5 yıllık iktidarındaki uygulamalarına rağmen Kürtçü olduğunun görmezlikten gelinmesi, Atatürkçüler için büyük handikaptır. Çünkü bu Kürtçülük faaliyetleri Türk’ü silme konumuna getirilmiştir. Atatürkçü ve solcu kesim Ergenekon operasyonlarıyla PKK ile arasında bağlantı olduğu izlenimi verilirken, diğer bir taraftan ise PKK ile yatıp kalkanların haklı olduğu propagandası yapılmakta, hatta PKK’lı itirafçılar nedeniyle birçok ordu mensubu tutuklanmaktadır.
Bu süreçten en kazançlı çıkanlardan birinin iktidardaki AKP denilen parti olduğunu bilmem tekrarlamaya gerek var mıdır? Bu kazancını da Şeriatçılığına değil Kürtçülüğüne borçlu olduğunu artık anlamamız gerekiyor. Türklükle mücadele edildiğini görmemiz gerekiyor. Türklük olmadan da Atatürkçülüğün, cumhuriyetçiliğin ve laikliğin ayakta duramayacağını bilmemiz gerekiyor. AKP’nin Şeriatçı değil, Kürt-İslamcı olduğu tezine ulaşmamız gerekiyor.
Yoksa Türk’ü zor günler bekliyor.
Yunus YILMAZ
 

Türkkızı

Dost Üyeler
Katılım
12 Nis 2008
Mesajlar
236
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Türkiye/Antalya
Cevap: AKP ve DTP’nin Türk düşmanlığı! Andımız Dağlardan Siliniyor!

Atatürk diyor ki:

"Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir."
 
Üst