5 Aralık 1934...Kadınlara Siyasi Hakların Verilişi

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
5 Aralık 1934... Kadın Hakları Günü
Tarihte seçme ve seçilme hakkı ilk defa feodalizmin yıkılmasıyla birlikte mülk sahibi erkeklere tanınan bir vatandaşlık hakkı olarak karşımıza çıkmaktadır. Fransız ihtilalinden sonra mülk sahibi olmayan erkeklere de oy hakkı tanındı. Bunu beyaz ırktan gelmeyen siyah erkeklere tanınan oy hakkı izledi. Ancak kadınların seçme ve seçilme hakkını elde edebilmeleri için uzun yıllar mücadele etmeleri gerekti. Türkiye'de ise 5 Aralık 1934'te kadınlar genel seçimlere katılma, milletvekili seçme ve seçilme hakkını kazandılar. Türkiye'de kadınların siyasal haklarının tanınması ile ilgili iki yanlış düşünce söz konusudur. Bunlardan ilki kadınların siyasal alanda mücadele etmedikleri bu hakkın onlara tepeden verildiğini iddia eden görüştür. İkinci görüş ise birincinin uzantısı olarak devam eden ve Türkiye'de kadınlara siyasal hakları tepeden verildiği için bu haklarını kullanmadıklarını ya da kullanamadıklarını ifade eden görüştür.
Seçimlerde kadın adayların desteklenmesi son derece olumlu bir tavır olmasına rağmen ister istemez "hangi kadın adaylar?" sorusu da gündeme gelmektedir. Kadın adayların tamamına eşit mesafede durma ve adaylarda kadın olmak dışında hiçbir koşul aramamakta yanlış bir tutumdur. Türkiye'de yaşayan kadınların sorunları olan yoksulluk, aile içi şiddet, sığınma evleri, siyasal yaşam ve kanunlardaki ayrımcılık gibi konulara değinmeyen partilerin ve kadın sorularından bihaber kadın adayların desteklenmesi kadın sorunlarına karşı duyarsız erkek tipi tavır takınacak kadın vekilleri meclise taşır.
Evet kadın haklarıyla ilgili talepler çok... Dünyanın birçok yerinde de bunların en azından bir kısmının karşılanması yolunda gelişmeler oldu. Fakat bunların her ülkedeki çözümün anahtarı kadınların siyasetteki ağırlıklarının yeterli düzeye ulaşmasıdır. Çünkü her konuda olduğu gibi kadın konularında da sorunların çoğunun çözüm yeri parlamentodur. Orada da o soranları en iyi bilip anlatabilecek olanlar, elbette kadınlardır.
5 Aralık 1934 tarihinde seçme seçilme hakkını elde ettik etmesine ya aradan geçen 72 yıllık sürede seçme seçilmenin seçilme bölümünde hiçbir gelişme göze çarpmıyor. Kadınlar TBMM'de %4.4 yerel yönetimlerde ise yüzde l oranında temsil ediliyorlar. Toplumun yarısını biz teşkil ediyoruz. Sayımıza ve birde temsil oranlarımıza bakın. Var olan kimi olanaklarımızda sessiz sedasız elimizden alınmak isteniyor. Kadınlar iş yaşamına girmek için yıllardır mücadele veriyorlar. Batıda pozitif ayrımcılık olarak kotanın bile az bulunduğu kadınların yarı yarıya temsilinin konuşulduğu şu günlerde var olan olanaklarımızın sessizce elimizden alınmaya çalışılması da çok düşündürücüdür.
Önümüzde genel seçim süreci yaşanacak tır,bu nedenle yeterli donanımlı ve kadın ve insan sorunlarına duyarlı kadınlarımızı siyasal platforma davet ediyor ve kilit noktalardaki insanlarımızı da kadınlarımıza gerekli önemi vermelerini istiyoruz.
Tüm kadınlarımızın 5 Aralık Dünya Kadın Haklan Gününü kutlar, sahip olduğumuz haklarımızı gerektiği gibi kullanabilme yönünde var güçleriyle çalışmalarını dileriz.
alıntı
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Cumhuriyet Döneminde Kadın Hakları

5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü, Cumhuriyet Döneminde Kadın Haklarının Yeri ve Öneminin Vurgulanması

Kadın hakları ve kadınların erkeklerle eşitliği konusunda geçen asırdan itibaren batı ülkelerinde ve toplumlarında yoğun mücadelelerin verildiği ve özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere' nin bu mücadelelerin en şiddetlilerini yaşadığı bilinmektedir. Ülkemizde, gerek Osmanlı İmparatorluğu ve gerek Cumhuriyet döneminde kadınlarımızın kendi hakları konusunda, batı ülkelerindekine benzer şekilde mücadele ettiklerini söylemek mümkün değildir. Ama biz kadınlara birçok batı ülkesinden daha evvel bu hak Atatürk tarafından verilmiş ve hatta adeta sunulmuştur. Cumhuriyet Dönemi ve Kadın Hakları teokratik bir devlet yapısının ve kadın haklarının kısıtlı olduğu bir toplum düzeninin olduğu Osmanlı İmparatorluğu' ndan, kadın-erkek eşitliğinin kabul edildiği modern Türkiye Cumhuriyeti' ne geçiş, bir çok devrimler ile mümkün olabilmiştir. Bu devrimler içinde, kadınların erkekler ile eşit toplumsal varlıklar olarak toplum içinde yerlerini almaları bir uygarlık aşamasıdır ve Atatürk Devrimleri' nin en önde gelenlerinden birisidir. 1926 yılında Büyük Millet Meclisi tarafından kabulle yürürlüğe giren ve Türk kadınlarını "şeriat" zincirinden kurtaran Medeni Kanun ile, Türk kadınına bin yıl evvel kaybettiği hakların iade edilmesinin temeli oluşmuştur. Artık kadın güçlenmeye, kişiliğini bulmaya başlamış ve erkeğinin yanında sosyal faaliyetlere katılmaya hazırdır. Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Haklarının Verilmesi Medeni Kanun ile erkeklerle eşit haklara sahip olan Türk kadınına, 3. TBMM tarafından 3 Nisan 1930' da kabul edilen bir yasa ile belediye seçimlerine katılma hakkı tanınmıştır. 1931 yılında da Türk kadını ilk kez tıp dünyasında varlığını göstermiş ve ilk kadın cerrahımız çalışmaya başlamıştır. 4 Mayıs 1931' de ilk toplantısını yapan IV. TBMM tarafından 26 EKim 1932' de kabul edilen bir yasa ile Türk kadınına muhtar, köy ihtiyar kurulu üyeliğine seçilme ve seçme hakkı tanınmış; ertesi yıl da, 8 Ekim 1934' de kabul edilen ve 5 Aralık 1934'de yürürlüğe giren bir başka yasa ile kadın-erkek eşitliği alanında bütün haklar, "Kadınlara Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı" nın tanınmasıyla verilmiş oluyordu. Atatürk' ün Kadın Hakları Konusundaki Görüşleri ve Gerçekleştirdikleri, bugün dünya aydınlarının ve Birleşmiş Milletler Teşkilatı 'nın yaymaya çalıştığı kadın hakları ile ilgili görüşler, Atatürk tarafından çok önceleri dile getirilmiş ve çoğunlukla da uygulama alanına sokulmuştur. Atatürk, Cumhuriyet' in ilanından dokuz ay önce Şubat 1923 'de şöyle demiştir:

"Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun, bir organı faaliyette bulunurken, diğer bir organı işlemezse, o sosyal toplum felçlidir."

Atatürk, çağdaş bir düşüncenin ürünü olan bu sözleriyle kadının toplumdaki yerini belirlemiştir. Atatürk' ün Türk kadınına beslediği sevgi ve saygı, Kurtuluş Savaşı' ndaki gözlemleri ile iyice perçinleşmiştir. 1923 yılında Konya' da yaptığı bir konuşmada, bu hissiyatını büyük bir içtenlikle dile getirir.

"Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim, diyemez. Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakar, o ilahi Anadolu kadını olmuştur. Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı, şükranla ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim."

Atatürk 30 Mart 1923' de Vakit Gazetesi' nde yayınlanan bir beyanatında;

"İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?"
Türkler tarih boyunca, babaerkil denilen aile yapısını gönüllerine yerleştirememişler ve benimseyememişlerdir. İşte Atatürk, milletin geçmişindeki ve özünde var olan fakat özlem haline getirilmiş bir hakkı, bir duyguyu devlet varlığına geçiren devrimci olmuştur.

"Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın"

diyerek, yaptıklarının gerekçesini az, öz ve muhteşem bir ifade ile belirtmiştir. Kadınların giysileri de Atatürk' ün üzerinde çok önemle durduğu bir başka konu olmuştur. Bu konuda Atatürk, 1 Eylül 1925' de İkdam Gazetesi' nde yayınlanan bir beyanatında şöyle dedi:

"Bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başında bir bez, peştemal veya buna benzer birşeyler asararak yüzünü, gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı arkasını çevirir veya yere oturarak yumulur. Bu tavrın manası neye delalet eder? Medeni bir millet anası, bir millet kızı için bu garip şekiller, bu vahşi vaziyet nedir? Bu hal milleti çok gülünç gösterir ve derhal düzeltilmesi lazımdır".

1925 yılında İnebolu gezisinde Atatürk, örtünen kadınlarla ilgili şunları söyledi:

"Onlar yüzlerini cihana göstersinler ve gözleri ile cihanı dikkatle görebilsinler. Bunda korkulacak hiçbir şey yoktur. Önemli olarak şunu ihtar edeyim ki, bu halin muhafazasında inat ve taassup, hepimizi en az kurbanlık koyun olmak istidadından kurtaramaz.."

31 Temmuz 1932' de Türkiye güzeli Keriman Halis' in, Belçika' da yapılan yarışmada dünya güzeli seçilmesi üzerine Atatürk O'na "Ece" ünvanını verir ve Türk kadınına şöyle seslenir:

"Şunu ilave edeyim ki! Türk ırkının dünyanın en güzel ırkı olduğunu tarihten bildiğim için, Türk kızlarından birisinin dünya güzeli seçilmiş olmasını çok tabii buldum. Fakat Türk gençlerine bu münasebetle şunu hatırlatmayı da lüzumlu görürüm: Övünç duyduğumuz tabii güzelliğinizi fenni tarzda muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda uyanık olunuz ve bu gelişmelerin aralıksız gerçekleşmesini ihmal etmeyiniz. Bununla beraber, asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi, yüksek kültürde ve yüksek faziletle dünya birinciliğini elde tutmaktır."

Atatürk, 18 Nisan 1935' de kendisinin himayesinde İstanbul' da toplanan ve aralarında ünlü nükleer fizikçi Madam Eve Curie' nin de bulunduğu, dünyanın dört bir yanından gelen kadınların katıldığı "Milletlerarası İlk Kadın Kongresi" delegelerine şöyle seslenir:

"Türk kadınının dünya kadınlığına elini vererek, dünyanın barış ve güveni için çalışacağına emin olabilirsiniz."

Ulu önder, Türk kadınlarının hiçbir alanda erkeklerden ve Avrupalı kadınlardan geri kalmayacakları yolundaki inancını da şu sözleriyle belirtmiştir:

"Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip, donanmaktır. Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım."

Türk toplumunun gelişip yükselmesinde aile yapısının önemine inanan Atatürk, şöyle demektedir:

"Bu millet esas terbiyesini aileden almaktadır. Türk milleti öyle analara sahiptir ki her bir devrin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir. Türk kadını daha büyük nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir."

Türk kadını, yüzyıllardır özlemini çektiği haklarına sahip olmada; en azimli, inançlı ve güçlü desteği Atatürk' ten almış ve çağdaş ülke kadınlarının önüne geçmiştir. Örneğin; İtalya' da kadınlar ancak 1948 yılında seçimlere girebilmişler. Japon kadınları ise seçim haklarını ancak 1950 yılında alabilmiştir. Medeni Kanun' ları aldığımız İsviçre' de ise, kadınlar haklarını 1971 yılına kadar alamazken, çağdaşlamada örnek aldığımız İsveç ve Danimarka gibi ülkelerde de durum farklı değilken, Türk kadınına 1935 yılında seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Bu vesile ile bakın Atatürk nasıl seslenir:

"Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasi hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir. Türk kadını, evdeki medeni mevkiini selahiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir. Siyasi hayatla, Belediye seçimleriyle tecrübe kazanan Türk kadını bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medeni memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu selahiyet ve lihakatle kullancaktır."

Atatürk hayatta iken yapılan son seçim olan, 1935 yılı seçimlerinde ilk kez seçilme hakkını da kullanan Türk kadını, TBMM' ne onsekiz kadın milletvekili ile girmiştir. Bu onsekiz Türk kadının yüce meclisin çalışmalarına ne ölçüde katkıda bulundukları ve kararlarında ne denli etkili oldukları meclis tutanakları ile sabittir. Ayrıca kişisel tutumları da övünç vesilesi ve geleceğe olan inançları kuvvetlendirici mahiyette olmuştur. Atatürk' ün, çağı ve değişeni değil, değişecek zamanı milletine göstermesi, kadın hakları ve kadın-erkek eşitliği konularında, "BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi", "İnsan Hakları Sözleşmesi" gibi konular, daha insanlık tarihinin ufkunda bile görünmemişken Türk Kadınına, haklarını vermesinin değeri daha iyi anlaşılır. Bağımsızlık mücadelesi yapan ülkeler nasıl Atatürk' ü örnek bir lider almışlarsa, kadın hakları uğruna uğraş ve savaş verenler de, onu bir devrimci olarak aynı şekilde örnek almak durumundadırlar. Çünkü bütün insanlık tarihi boyunca, tarihin hiçbir döneminde, hiçbir lider kadın hakları konusunda Atatürk kadar önsezili ve öngörüşlü olmamış, onun kadar uğraş ve savaş vermemiştir. Ne mutlu bir Atatürk yetiştiren Türk kadınına, ne mutlu O'na sahip olan Türk milletine...
Tüm dünyada kadın haklarının artırılmasını, kadının toplum içindeki hak ettiği erkek ile eşit mertebeye her alanda ulaşmasını ve özgürlüğünü kazanmasını temenni ediyorum. Mustafa Kemal Atatürk'ün en büyük devrimlerinden bir tanesi de Kadın haklarıdır. Atatürk'ün kadına verdiği değer beni O'na hayran bırakan konulardan bir tanesidir. Ne şanslıyız ki bu haklara Atatürk sayesinde ulaşabildik. Sonradan gelen ktidarlar aynı hassasiyeti göstermedikleri için İsviçre standartlarını yakalayamadık, mecliste bile Atatürk dönemi meclisindeki kadar kadın yok.

alıntı
 

DELİKURT

Dost Üyeler
Katılım
12 Haz 2008
Mesajlar
1,103
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Turan
5 Aralık Kadın Hakları Günü

Buğün 5 Aralık Kadın Hakları Günü

Türk kadını, genel seçimlere katılma, milletvekili seçme ve seçilme hakkına 5 Aralık 1934 tarihinde kavuştu.


Cumhuriyet'ten sonra kadınların da siyasal haklarını elde etmeleri yolunda önemli adımlar atıldı. 3 Nisan 1930'da Belediye Kanunu'nun kabul edilmesiyle belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkına kavuşan
kadınlar, 26 Ekim 1933'te Köy Kanunu'nda yapılan değişiklikle köy muhtar ve heyetlerine seçilebildi.

Kadınların siyasal haklarına ilişkin Anayasa ve Seçim Kanunu'nda değişiklik yapılması ile ilgili yasa önerisi ise TBMM'de
5Aralık 1934'te görüşüldü.

Yapılan oylamada, 317 üyeli Meclis'te, oylamaya katılan 258 milletvekilinin tamamının oyuyla değişiklik önerisi kabul edildi.

Atatürk Türk kadınının siyasal hakka kavuşmasını, ''Türk kadını, milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor'' sözleriyle karşıladı.

8 Şubat 1935'te yapılan genel seçimde, TBMM'ye 18 kadın milletvekili seçildi. Bu sayıya 1999 seçimine gelininceye kadar bir daha ulaşılamadı. TBMM'ye 1999'da 22, 2002 seçimlerinde ise 24 kadın milletvekili girebildi.2007 genel seçimlerinde 50 kadının TBMM'ye girmesiyle yüzde 9'a ulaşıldı.

atatrk1sy5.jpg


"Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın"
M.Kemal ATATÜRK

Ulu Önder Atatürk kadınlarımıza haklarını Avrupa’nın bazı ülkelerinden daha önce Türk Kadını’na vermiştir.

Kadınlar sadece senenin bir gününde değil tüm günlerinde aynı sevgi ve duyarlılıkla hatırlanmalıdır, en kıymetli varlıklarımız olan kadınlarımızın hayatımızdaki yerleri bizler için son derece önemlidir. “Cennet Anaların Ayakları altındadır." diyen bir inanca sahip olan bizler, kadınlarımıza hak ettikleri değerleri vermeliyiz.

Bu ülkenin Mehmetçiklerini dünyaya getiren binlerce onurlu şehit anası başta olmak üzere tüm kadınların bu anlamlı günlerini kutluyor, baş tacımız olan kadınlarımıza sağlık diliyorum.


1165321hp5.jpg

"İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?"
M.Kemal ATATÜRK

"Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim, diyemez. Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakar, o ilahi Anadolu kadını olmuştur. Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı, şükranla ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim."
M.Kemal ATATÜRK

"Bu millet esas terbiyesini aileden almaktadır. Türk milleti öyle analara sahiptir ki her bir devrin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir. Türk kadını daha büyük nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir."
M.Kemal ATATÜRK
 

DOĞUKAN

New member
Katılım
18 Eki 2008
Mesajlar
2,057
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
K.K.T.C.
kadınlar bizim kadınlarımız TÜK KADINLARI GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN
 
Üst