Kerbela Olayı Nedir? - Kerbela Katliamı

Firuze

Dost Üyeler
Katılım
18 Tem 2011
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Maviliklerde
Kerbela Nedir?

kerp%20bela.jpg

Hz. Hüseyin Mekke'de bulunduğu günlerde halk kendisini ziyarete geliyor, hatırını soruyordu. Bunlar, Umre yapmak için Mekke'de bulunan civar bölge insanlarıydı. Bu arada Kabe'nin yakınından ayrılmayan, gün boyu orada namaz kılıp, tavaf eden İbn
Zübeyr de diğer ziyaretçilerle birlikte kendisini görmeye geliyordu.

Hz. Hüseyin, İbn Zübeyr için o sırada en önemli kişiydi. Çünkü Hüseyin Mekke'de bulunduğu sürece, Hicazlılar İbn Zübeyr'e bîat etmezdi.

Öte yandan Muâviye'nin ölümü ile Yezid'e bîat edildiği haberi Küfe'de duyulunca, halk Yezid hakkında ileri geri konuşmaya başladı. Şiîler ise, ileri gelenlerinden Süleyman b. Surad'ın evinde toplanarak durum değerlendirmesi yaptılar. Buradaki toplantıda Hz. Hüseyin'e, kendisine bîat etmek için davet mahiyetinde mektup yazmaya karar verdiler. Neticede yüz elliye yakın mektup gönderildi. Bu mektupları alan Hz. Hüseyin Kûfelilere şöyle bir cevap yazdı:
images_12__1__1237488416.jpg


«Ne yapmak istediğinizi anlıyorum. Şimdi size kardeşim, amcamın oğlu ve güvendiğim akrabam Müslim b. Akıl'i gönderiyorum. Oraya vardıktan sonra sizin durumunuz ve düşünceniz hakkında bana mektup yazmasını söyledim. Eğer bütün halkın ve ileri gelenlerin düşüncesi bana yazılan düşünceler etrafında birleşiyorsa, yakında size gelirim. Yemin ederim ki, halife Kur'an'la amel eden, adaletten ayrılmayan, hak dini yaşayan bir kimseden başkası olamaz.»

Sonra Hüseyin, Müslim b. Akîl'i çağırarak Kûfe'ye gitmesini söyledi. Allah'ın yolundan ayrılmamasını, bu meseleyi gizli tutmasını tenbih etti. Eğer halk birlik olmuşsa en kısa zamanda durumu kendisine bildirmesini istedi. Müslim, Kûfe'ye doğru yola çıktı. Bu esnada Küfe valisi, Numan b. Beşir idi. Müslim, Küfe'ye. varınca Şiîler kendisine
gelip gitmeye başladılar. Bu durumu haber alan Numan, minbere çıkarak, kısa bir konuşma yaptı. Aslında mutedil, iyilik sever birisi olan Numan şöyle diyordu:
07b.jpg

«Ey müslümanlar! Fitne ve ayrılıkta yarışmayın. Çünkü bunlar insanlann yok olmasına, kan dökülmesine ve malların yağma edilmesine yol açar. Şunu biliniz ki ben ancak benimle savaşanlarla savaş edip, bana saldıranlara karşı saldıracağım. Sizin uyuyanınızı uyandırmayacak, şüphe, zan ve delilsiz hiç kimseyi cezalandırmayacağım. Fakat siz durumunuzu açıkça ortaya koyar, biatinizi iptal eder, halifenize baş kaldırırsanız yemin ederim ki, kabzası elimde olduğu sürece kılıcımı kafanıza indiririm. Sizi benden kimse kurtaramaz ve yardım edemez. Umarım ki içinizde hakkı görebilenlerin sayısı yanlış fikirli olanlarından çoktur.»

kerbela.jpg
Numan bu konuşmayı yapınca, orada bulunan Emevî taraftarı biri ayağa kalkarak, «Bu kargaşayı ancak cesur biri önler. Sizin bu görüşlerinizi ancak zayıf kimseler ileri sürerler» diye çıkıştı. Numan, bu adama, «Allah'ın yolundan ayrılmamış zayıf bir insan olmak, benim nazarımda Allah'a karşı gelmiş güçlü biri olmaktan daha iyidir» diye cevap verdi ve minberden indi.

Daha sonra bu adam Yezid'e bir mektup yazarak, Müslim b. Akîl'in geldiğini, halkın ona bîat etmeye başladığını bildirdikten sonra şunları ilâve etti:

«Eğer Kûfe'yi gözden çıkarmadınızsa, oraya güçlü, emrinizi yerine getirecek ve sizin düşmanlarınıza karşı aldığınız tedbirleri alabilecek bir kimse gönderiniz. Numan zayıf bir insandır.»
kerbela1.jpg


Bunun üzerine Yezid, Numan'ı görevinden aldı ve onun yerine Basra valisi olan Ubeydullah b. Ziyad'ı getirdi. Yezid'in Müslim'i yakalayıp idam etme veya sürgüne gönderme emriyle Kûfe'ye gelen Ubeydullah halkı toplayarak onlara şu konuşmayı yaptı:

«Halife beni şehrinize vali ve haraç işlerinize memur tayin etti. Bana mazlum olanınıza iyilik etmeyi, yoksullarınızı doyurmayı, devlete itaat edene iyi muamele etmeyi, âsi ve fitnecilere karşı katı davranmayı emretti. Ben burada onun emrini uygulayacak, isteklerini yerine getireceğim. İyilerinize karşı müşfik bir baba, itaat edenlerinize karşı bir özkardeş gibi davranacağım. Kılıç ve kırbacım emrimi kabul etmeyen, bana karşı çıkanların üstünde olacaktır. Artık herkes dilediğini yapabilir.» diyerek sözünü bitiren vali ayrıca minberden inerken şu tehdidi de savurdu: «Bana içinizde bulunan yabancıları,
Şiıleri, Haricîleri, fitne ve ayrılıkçıları yazıp bildireceksiniz. Kim bunların listesini verirse kurtulur. Bildirmeyenler ise kendi ailesinden herhangi bir muhalif ve başkaldırma çıkmayacağına dair bize garanti vereceklerdir. Bu iki şıktan birini yapmayandan sorumlu değiliz. Bu, onun mal ve can dokunulmazlığı kalkar, demektir. Eğer herhangi birinizin evinde bize bildirilmemiş bir halife muhalifi yakalanırsa o evin sahibi evinin kapısında asılır.»
semah.jpg


Müslim, İbn Ziyad'ın yaptığı konuşmayı haber aldıktan sonra Hânî b. Urve'nin evine sığındı. Ev sahibi olsun, Müslim olsun bu durumu istemeye istemeye yaptılar. Şiîler bu defa oraya gelip gitmeye başladılar. Müslim'in orada kaldığım öğrenen İbn Ziyad Hânî'ye haber gönderip, makamına getirtti ve: «Ben onun sağ kalmasını istiyorum. O ise beni öldürmek istiyor. Seni kim murad'dan salıverdi ise ancak o affeder» şeklinde bir şiirle karşıladı. Hânî, «Mesele nedir?» diye sorunca şu açıklamayı yaptı: «Ey Hânı! Evinde halife ve müslümanlar için düşünülen şeyler nedir? Müslim'i getirip evine alıyor, ona silâh ve asker topluyorsun. Bunların gizli kalacağını mı sanıyorsun?» Hânî bu sözlere
itiraz edemedi. Bunun üzerine İbn Ziyad kendisinden Müslim'i teslim etmesini istedi. Fakat Hânî, halkın kınamasından çekindiği için bunu kabul etmedi. İbn Ziyad'ın emriyle
tutuklanan Hânî, valinin sarayında hapsedildi. Bu durumu öğrenen Müslim adamlarına -aralarında parolaları olan- «Fa Mansur!» diye bağırdı.

  • imam-huseyin.jpg

O güne kadar Müslim'e bîat edenlerin sayısı on sekiz bin kişi olup bunlardan sadece Müslim'in bulunduğu ev etrafında nöbet tutanlar dört bin kadardı. Halk Müslim'in etrafına toplandı. Halkı ayaklandırıcı bir konuşma yapan Müslim valinin sarayına doğru hareket etti. Cami ve sokaklar insanlarla dolup, taşıyordu. Bu arada valinin yanında otuz muhafız, yirmi kadar Kûfeli eşraf ailesi ve kölelerinden başka kimse yoktu. Eşrafla bir görüşme yaptı ve daha sonra Kesîr b. Şihab'ı çağırarak kendisine bağlı adamlarıyla harekete geçip halkı Müslim'in etrafından koparmasını söyledi. Muhammed b. Eş'as'a da kendisine bağlı kimselerle ortaya çıkıp, kendilerine katılanların kurtulacağını ilân etmesini emretti. Diğer bir kısım eşraftan da aynı şeyleri istedi. Birkaç kişiyi ise yanında alıkoydu. Eşraf valinin emrini hemen yerine getirdi. Bu arada sarayda kalanlar da halkın karşısına geçerek devlete bağlı olanların korunacağını söylediler. İsyancıları tehdit ettiler. Bu durumu gören halk dağılmaya başladı. Öyle bir dağılma oldu ki, camide Müslim'in yanında sadece otuz kişi kalmıştı. Nereye gideceğini şaşıran Müslim kaçarak bir yere gizlendi. Fakat gizlendiği yeri öğrenen vali, Muhammed b. Eş'as'ı göndererek yakalatıp getirtti. Müslim yakalanınca Muhammed'e şöyle dedi:

«Görüyorum ki şu anda beni koruyamazsın. Fakat acaba bir elçi gönderip Hüseyin'e durumu bildirmesini, benim namıma ona, geri dönmesini, Küfelilere aldanmamasını, çünkü bunların onun babasına neler yaptıklarını söylemesini sağlayabilir misin?»

Muhammed, Müslim'in bu isteğini yerine getirdi. Valinin huzuruna getirilen Müslim
orada öldürüldü. Daha sonra da Hânî öldürüldü.

83194.jpg

Öte yandan Mekke'de bulunan Hüseyin artık Kûfe'ye gitmeye iyice karar vermişti. Amr b. Abdurrahman b. Haris gelerek kendisine şöyle dedi:

«Duyduğuma göre Irak'a gidiyormuşsun. Ben şahsen halifenin valisi, memurları ve hazinelerinin bulunduğu bir şehre gitmeni senin için mahzurlu görüyorum. Bugün insanlar paraya tapar hale gelmişlerdir. Sana yardım edeceğini vadedenlerin seni öldürmesinden korkarım.»

Hüseyin, Amr'a teşekkür etmekle yetindi. Daha sonra İbn Abbas da geldi: «Halk senin Irak'a gideceğini söylüyor. Bana ne yaptığım açıklar mısın?» dedi. Hüseyin, «Şu bir-iki gün içinde gideceğim» diye cevap verdi. İbn Abbas sözünü şöyle sürdürdü: «Allah böyle bir şey yaptırmasın. Bana söyler misin, sen başlarındaki valiyi öldürmüş, memleketlerine sahip olmuş ve düşmanını kovmuş bir millete mi gidiyorsun? Eğer böyle bir şey yapmadıklarına inanıyorsan, git. Yok eğer savaşa çağırıyorlarsa, seni aldatmalarından, cayıp sana karşı çıkarak, yalnız bırakmalarından, hattâ sana karşı ayaklanarak en fena kötülüğü işlemelerinden korkarım.»

Hz. Hüseyin: «Düşüneyim, bakalım ne olacak» diye karşılık verdi. O gün gidip ertesi gün yine gelen İbn Abbas bu defa şöyle diyordu:

«Amca oğlu, kendimi sabretmeye zorluyorum, ama sabredemiyorum. Eğer düşündüğünü yaparsan başına bir felâket gelmesinden korkuyorum. Iraklılar dönek insanlardır. Onlara sakın yaklaşma. Burada kal, sen Hicazlıların efendisisin. Eğer Iraklılar sana yazdıkları gibi gerçekten seni istiyorlarsa, sen de onlara yaz, önce memleketlerinden valilerini ve düşmanlarını çıkarsınlar, ondan sonra git. Şayet illâ gitmek istiyorsan, Yemen'e git. Orada farklı topluluklar var. Yemen geniş bir yerdir. Ayrıca orada babanın taraftarları da vardır. Bir tarafa çekilir, mektuplar yazar, halka gönderir, elçi ve propagandacılarını yayarsın. O zaman belki istediğin ortam doğabilir.»

Hz. Hüseyin bu sözleri kabule yanaşmıyordu. İbn Abbas şöyle devam etti: «Şayet gitmekten vazgeçmiyorsan kadın ve çocuklarının gözü önünde şehit edilmenden korkarım. İbn Abbas'ın bu uyarıcı sözleri Hüseyin'e hiç tesir etmedi.

Daha sonra hanım ve çocuklarını alarak yola çıktı. Yolda şair Ferezdak'la karşılaştı. Geldiği tarafta halkın ne durumda olduğunu sordu. Ferezdak şu cevabı verdi: «Halkın gönlü senin yanında, ama kılıçları Emevıler'i destekliyor. Kader gökten geliyor. Allah ise dilediğini yapıyor.»

Yolda ayrıca, Abdullah b. Cafer'den dönmesi için Allah adına and veren bir mektupla, Medine valisi Amr b. Saîd'den dönmesini ve kendisini koruyacağını ihtiva eden bir başka mektup geldi. Bu iki mektuptaki isteği de reddeden Hüseyin yoluna devam ediyordu. Yolda bir ara Abdullah b. Muti' ile karşılaştı. Abdullah and vererek içinde bulunulan nazik durumu hatırlattı ve şöyle dedi: «Eğer Emevîler'in sahip oldukları halifeliği ele geçirmek istiyorsan, seni öldürürler ve artık ondan sonra çekinecekleri hiç bir kimse kalmaz. Ne olur, İslâm'ın, Kureyş'in ve Arapların hatırı için bunu yapma, Kûfe'ye gitme, Emevîler'le karşılaşma!»

Fakat Hz. Hüseyin yoluna devam etmekten başka bir fikre yanaşmıyordu. Sa'lebîye denilen yere gelince, orada Müslim b. Akîl'in öldürüldüğü haberi duyuldu. Beraberinde bulunanlardan bazıları, «Allah için buradan geri dön, Kûfe'de senin yardımcın ve taraftarın yoktur. Hattâ onların sana karşı tavır almış olmalarından korkarız» dediler.
Müslim'in çocukları ileri fırlayarak şöyle dediler: «Ya intikamımızı alırız veya babamız gibi şehit oluruz. Ama asla geri dönmeyiz.»

Akabe girişine varıncaya kadar yola devam ettiler. Orada karşılaştıkları bir Arap da şöyle dedi: «Allah için dönünüz. Vallahi kılıç ve mızrakların üstüne doğru gidiyorsunuz. Şayet o, gelmen için sana haber gönderenler, savaşa girmeni önleyip, işleri düzene koymuş olsalardı ve sen de o zaman gelmiş olsaydın buna bir diyecek olmazdı. Fakat bu durumda bana kalırsa yapılacak tek şey dönmektir.»

Hz. Hüseyin ve beraberindekiler Şiraf'ı terkeder etmez, Hurr b. Yezid komutasında bin kişilik bir süvari birliğiyle karşılaştılar. Hüseyin şöyle dedi:

«Ey insanlar! Allah da biliyor, siz de biliyorsunuz ki, ben buraya, sizin gönderdiğiniz mektup ve elçiler üzerine geldim. Halifeniz olmadığını, benimle durumunuzun düzeleceğini yazmıştınız. Eğer bana verdiğiniz sözlerinizde duruyorsanız, şehrinize girerim. Aksi halde sözünüzü yerine getirmez ve benim gelişimden dolayı rahatsız olursanız geldiğim yere geri dönerim.»

Kimseden bir ses çıkmayınca Hurr cevap verdi: «Sizinle karşılaştığımızda bir an bile beklemeden sizi yakalayıp, Kûfe'ye Ubeydullah b.Ziyad'a götürmemiz emredildi.»
«Ölüm bundan daha iyidir» diye söylenen Hz. Hüseyin, adamlarına, atlarına binmelerini, geri döneceklerini söyledi. Fakat Hurr bırakmıyordu. Hüseyin, «Anan seni kaybetsin, ne istiyorsun?» diye çıkışınca Hurr şöyle cevap verdi: «Senden başka biri bunu söyleseydi, kim olursa olsun aynı sözle mukabele ederdim. Fakat senin annenin adını kötü sözle ağzıma alamam. Olsa olsa ben onu en güzel şekilde anarım.»

Sonra Hüseyin'in Medine'ye dönmesini önlemek için onu takibe başladı. Hüseyin kuzeye doğru yönelmiş, Ninova'ya ulaşmıştı ki, orada İbn Ziyad'ın kendisiyle savaşmak üzere göndermiş olduğu Ömer b.Sa'd b. Ebî Vakkas komutasında başka bir birlikle karşılaştı. Ömer, Hüseyin'e bir elçi göndererek oralara kadar niçin geldiğini sordurdu.
Hüseyin ise, Hemşehrileriniz bana kendilerine gelmem için mektuplar yazmışlardı. Onun için gelmiştim. Eğer şimdi istemiyorlarsa geri dönerim» diye haber gönderdi. Ömer'den bu haberi bildiren mektubu alan İbn Ziyad: «Şimdi, pençelerimizi uzattığımız zaman mı kurtulmak istiyor? Bu zaman kurtulma zamanı değil artık» şeklinde bir şiir söyledi ve Ömer'e bir mektup yazarak, Hüseyin'den Yezid için bîat almasını emretti: »Eğer Hüseyin bu teklifi kabul ederse mesele biter. Aksi halde orada bulunan tek su kaynağıyla alâkalarını kes ve onları susuz bırakarak muhasara altına al» diyordu. Hz. Hüseyin, kendisini bıraktıkları takdirde geldiği yere döneceğini söylüyordu. Burada Hz. Hüseyin'in Yezid'e bîat etmeyi kabul ettiğine dair dolaşan rivayetler doğru değildir. Hz. Hüseyin, Medine'ye dönmek istediğini bildirdiyse de karşı taraf onların dönmesini kabul etmiyor, İbn Ziyad'ın vereceği hükme razı olmalarını teklif ediyorlardı. Durum ne olursa olsun böyle bir şey de Hüseyin'in kabul edeceği bir istek değildi. Artık savaşmaktan başka bir yol kalmamıştı.

H. 61 senesinin 10 Muharreminde (10 Ekim 680) iki taraf savaşa tutuştu. İçinde Suriyeli bir tek kişi bile bulunmayan Irak ordusu ile sayıları sekseni geçmeyen küçük topluluk vuruşuyorlardı. Çok geçmeden Hüseyin ve adamları şehit edildiler. Bu tarafın kaybı yetmiş iki kişiydi. Ömer'in ordusundan da seksen sekiz kişi ölmüştü.

Hüseyin'in başını, kızları ve kardeşleri ile hasta olan oğlu küçük Ali'yi İbn Ziyad'a götürdüler. İbn Ziyad bunları Yezid'e gönderdi. Şam'a varılıp da bu haber Yezid'e ulaştırılınca, Yezid ağlayarak şöyle dedi:

«Bana Hüseyin'i öldürmeden itaat ettirmenizi istemiştim. İbn Sümeyye'ye Allah lanet etsin. Hüseyin'le ben karşılaşsaydım , kendisini bağışlardım. Bütün bunlar neden oldu, biliyor musunuz? Hüseyin, şöyle demiş: 'Babam onun babasından, anam onun anasından, dedem de onun dedesinden daha üstündüler. Ben de ondan daha üstünüm. Halifeliğe ben ondan daha lâyıkım.' Babasının benim babamdan üstün olması meselesini Allah bilir. Her ikisi de Allah'ın huzuruna gitmişlerdir. Ayrıca halk, hakemlerin kimi üstün tuttuğunu da bilmektedir.

Muhakkak ki anası Fâtıma, Rasûlullah'ın kızı benim anamdan daha üstündür. Dedesi de benim dedemden daha üstündür. İmanı olan kimse onun bu dünyada bir benzeri olduğunu düşünemez. Fakat son sözünü, kendi içtihadına göre söylemiş ve: 'De ki: Ey mülk sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden alırsın.'(Âl-i İmran Sûresi, 26. ayet) âyetini okumamıştır.»

Sonra kadınların kendi evine alınmalarını emretti. Yezid ailesinden olan bütün kadınlar, teker teker gelerek acılarını paylaştılar. Daha sonra mal ve zînetlerinden ne kaybolmuşsa kendilerine bedelini ödediler. Yezid, bir ara Ali b. Hüseyin'i yanına getirtti, Medine'ye gitmeleri için gerekli hazırlığı yaptırdı ve orada herhangi bir ihtiyaçları
olursa kendisine yazmalarını söyledi. Böylece İslâm tarihindeki bu elîm olay da arkasında silinmeyecek izler bırakarak
kapanmış oldu.
hz-h%C3%BCseyin-kerbela.jpg

 

Firuze

Dost Üyeler
Katılım
18 Tem 2011
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Maviliklerde
Cevap: Kerbela Olayı Nedir? - Kerbela Katliamı

Kerbela Katliamı: 10 Ekim 680
10-10-06


Hz. Muhammed`in kızı Hz. Fatma`nın ve Hz. Ali`nin oğlu Hz. Hüseyin, haksız olarak Şam`da iktidarı ele geçirmiş olan Muaviye`nin oğlu Yezid`e biat etmeyi –onu halife olarak tanımayı- reddetti. Kufe halkının kendisini desteklemesi ve Kufe`ye davet etmeleri üzerine Hz. Hüseyin, 680 yılında yaklaşık 100 kişi ile birlikte, İslam adına çeşitli zulüm ve haksız uygulamalar yapan Yezid`e karşı durmak üzere Mekke`den Kufe `ye hareket etti. Bugün Irak sınırları içinde olan Kerbela`da Yezid`in askerleri, Hz. Hüseyin ve taraftarlarının önünü keserek onları günlerce susuz bıraktılar. Fırat Nehri`nden su almak isteyen kafileye engel olundu. Su alamya gidenler oklarla öldürüldü. 10 Muharrem günü, Hz. Hüseyin`in 18. yaşındaki oğlu Ali Ekber ve beşikteki Ali Asgar oklanarak öldürüldüler. Sonunda Hz. Hüseyin Kerbela savaş meydanına çıktı. Yezidin 40 askerini yendikten sonra sağ kalan yakınları ile helalleşti ve yeniden meydana döndü. O anda her taraftan gelen oklarla Hicretin 61. yılının 10 Muharrem cuma günü (10 Ekim 680) öğleden sonra Hz. Hüseyin şehit oldu. Gövdesi Kerbela`da bırakıldı. Mübarek başı Kufe`ye oradan da Şam`a götürüldü. Yezid, Hz. Hüseyin`in başını gördüğünde “Peygamber`den borçlarımı geri aldım.” diye Ehl-i Beyt düşmanlığını ilan etti.



Kerbela Katliamı, Anadolu Alevilerinde her yıl Muharrem ayında anılır ve lanetlenir. Nefeslerle ve gülbenklerle anılır. Hz. Hüseyin`in haksızlığa karşı bu cesur direnişi ve ölümüne mücadelesi, Anadolu Alevilerinde çocuk eğitiminde „haksızlığa karşı gelmek, haksızlık yapmamak, haksızlığa uğrayanların yanında olmak“ şeklinde önemli bir yer tutar.



Hz. İmam Zeynel Abidin`in bu katliamda hasta olması nedeniyle kurtulması ve Hz. Ali`nin soyunun devam etmesi nedeniyle de Allah`a şükredilir.

Gelenek olarak Muharrem orucu, Kurban Bayramından 20 gün sonra Muharrem`in 1. günü başlar. 2007 yılında 20. Ocak tarihi Muharremin başlangıcıdır.
 

Firuze

Dost Üyeler
Katılım
18 Tem 2011
Mesajlar
1,270
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Maviliklerde
Cevap: Kerbela Olayı Nedir? - Kerbela Katliamı

Kerbela Olayı

24018253pl3.jpg


Ubeydullah Bin Ziyad'ın adamları Hz. Hüseyin (a)'in elçisi Müslim'i kaleden aşağı atmak üzereyken.


27777931ib6.jpg


Hz. Hüseyin (a) Kerbela'ya doğru hareket etmekte olan kervana öncülük ediyor.


51742783ht1.jpg


Hz. Hüseyin Beni Esat kabilesiyle sohbet etmekte.

73150302hv8.jpg


Hz. Hüseyin (a) savaştan önce Ömer Bin Sa'd'ın ordusuyla konuşup onlara nasihatte bulunuyor.


51818061we1.jpg


Hz. Hüseyin (a) tövbe edip kendisine katılan Hürr'ün biatini kabullenirken.

67679698sr8.jpg


Hz. Hüseyin şehitlerden birinin cesedini kadınların çadırına getiriyor.

97760537rs4.jpg


Düşmanlarla savaş sahnesi.

24229537kb8.jpg


18 yaşındaki, Peygamber efendimize (s) çok benzeyen Hz. Ali Ekber'in başı babası Hz. Hüseyin'in (a) dizi üstünde.

58633406aa4.jpg


Hz. Hüseyin'in (a) fedakar kardeşi Hz. Ebulfezl Abbas Fırat nehri başında. (Abbas (a) kardeşinin susuzluğunu hatırlayarak su içmemiş susuz şehid edilmiştir.)

10er9.jpg


Hz. Hüseyin (a) küçük yavrusu Ali Asgar için Ömer Sa'd ordusundan su istiyor ve onlar bu isteğe masum bebeğin boğazına ok saplayarak cevap veriyorlar.

11sd7.jpg


Hz. Hüseyin (a) çadırlara gelip hanımlar ve çocuklarla son kez vedalaşmaktadır

12ic5.jpg


Hz. Hüseyin savaşta.

13mf9.jpg


Atından düşürülmüş olan şehitler efendisi (a) ona bu saadeti nasip etmiş olan rabbine sesleniyor.

14oe8.jpg


Zülcenah, binicisiz olarak çadırlara dönmekte.

15ew5.jpg


Peygamber (s) hanedanının hanımları Zülcenah'ın binicisiz döndüğünü görünce ayaklarına kapanıp ağlıyorlar.

16dr9.jpg


Kerbela'da evlatlarını, kardeşlerini, kocalarını, babalarını ve en önemlisi İmamlarını kaybeden kadın ve çocuklar Zülcenah'ın etrafında ağlaşıp feryat etmekteler

17ag7.jpg


Peygamberimizin (s) kucağından düşürmeyip, gözümün nuru dediği sevgili torununun mübarek cesedi, günlerce Kerbela'nın kuru toprağı üzerinde, saplanmış oklar, derin yaralarla ve başsız şekilde terkedilmiş olarak kalıverdi.

18hh3.jpg


Çadırların yağmalanıp yakılması olayı.

19ja9.jpg


Olayın ardından kadınlar Hz. Hüseyin'in (a) yerine geçen oğlu Hz. Zeynülabidin'in (a) etrafında toplanıyorlar.

20qs0.jpg


Peygamber hanedanından oluşan esirler kervanı, elleri bağlı ve yaya olarak çölde yol almakta.
21ig8.jpg


Hz. Zeynülabidin (a) ve Hz. Zeynep (a) zulüm sarayında Hüseyin'in (a) mesajını haykırıyorlar

22ln5.jpg


Hz. Zeynülabidin (a), Hz. Hüseyin'in mübarek başını karşısına almış olan Yezid'in sarayında.

23oa8.jpg


Hz. Zeynülabidin sarayda Yezid'e hitap ediyor.

24qn7.jpg


Hüseyin'in (a) kanıyla hayat tazeleyen İslam sancağı Yezitlerin düşmanlık ve zulmüne rağmen hep en doruklarda dalgalanacaktır.






 
Üst