Cevap: Hocalı (Soykırımı) Katliamı
Uluslararası Hukuk Açısından Hocalı Olayları
Hocalı soykırımı yakın tarihte Azerbaycan Türklerine yapılan en büyük facialardan biridir. Sözde Ermeni soykırımını Avrupa parlamentolarına taşıyarak kendilerine destek bulan Ermenilere Hocalı soykırımı gerçeklerini göstererek Ermeni yalanlarını ifşa etmenin zamanı çoktan gelmiştir. Azerbaycan ve Türkiye diasporası Ermenilerin bu yalanlarını ifşa etmek için belgelerle gerçekleri ortaya koymayı başarmalıdır. Ve bunu yapmak zorundadır, çünkü bu günkü tarih bunu talep ediyor.
Toğrul Veli Kamiloğlu ve Sevil İrevanlı yazdı
Uluslararası Hukuk Açısından Hocalı Olayları
Toğrul Veli Kamiloğlu
Avrasya Demokrasi Derneği Başkan Yardımcıs
TÜRKİYE, Ankara: 1992 yılının 25ini 26sına bağlayan şubat gecesi insanlığın kara sayfalarından biri olarak tarihe geçmiştir. Ermenistan silahlı birlikleri bu tarihte Azerbaycanın Dağlık Karabağ bölgesindeki yerel Ermeni silahlı grupları ve eski SSCBnin, yeni BDTnin 366. Motorize Alayının teçhizat ve askerlerinin katılımıyla, Hocalıda tarihte benzeri trajik olayları aratmayacak şekilde bütün savaş norm ve kurallarını hiçe sayarak 613 sivil insanı günahsız yere katletmiştir. Lidisa, Oradur, Hatın, Holokost, Bosna, Ruanda soykırım ve katliamları gibi insanlık tarihine kara harflerle yazılmış Hocalı hadisesi, Azerbaycan halkının 20. yüzyılda karşılaştığı facialardan biri olmuştur.
Olayın üzerinden 15 yıl geçmesine rağmen, konuya ilişkin olarak üzerine büyük sorumluluklar düşen Birleşmiş Milletlerin ve diğer uluslararası kuruluşların olaya gerekli önem ve değeri daha vermediği görülmektedir.
Sorunun bütünü ve mahiyeti esas alındığında, bu durum genel olarak BM Güvenlik Konseyinin 822, 853, 874 ve 884 sayılı ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin 25 Ocak 2005 tarihli ve 1416 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, Ermenistanın Azerbaycan topraklarını halen işgali altında tutmasına teşmil edile bilir. Bugün olaylara hukuksal değer verilmemesi sorunun çözümsüz bir şekilde ortada durmasına neden olmaktadır. Bu da bölgenin geleceğini, barışa olan güveni ciddi bir şekilde etkilemektedir.
Eğer yakın dönemde Karabağ sorunu çözümünü bulmaz, Hocalı hadiselerine hukuki değer biçilmez ve katliamın faillerine gereken ceza verilmez ise, Kafkasya bölgesinin ve yakın çevresinin istikrarından ve gelişmesinden söz etmek bir az zor olacaktır.
Uluslararası Suç Kategorileri Bağlamında Hocalı Katliamı
Uluslararası suçlar kavramı, yazılı hukukta ilk olarak 8 Ağustos 1945 tarihinde Londrada imzalanan Anlaşmanın eki olan
Nürnberg Uluslararası Askeri Mahkemesi Şartı ile düzenlenmiştir. Şart ve Uluslararası Askeri Mahkemenin sonuçlandırdığı yargılamaya ilişkin hükmü, 19 Kasım 1945 tarihinde BM Genel Kurulunca da oybirliği ile onaylanmıştır. Bu belgede, barışa karşı suçlar, savaş suçları ve insanlığa karşı suçların tanımı yapılmıştır.
Bir uluslararası suçun uluslararası toplumun temel bir değerini ya da çıkarını zedeleyen bir eylemden kaynaklandığı, bir başka ifade ile uluslararası toplumun temel bir değerini koruyan uluslararası hukukun temel bir normunu (jus cogens) ihlal ettiği yaygın kabul edilen bir kanıdır. Bu eylemler insanlığın vicdanında şok yaratacak kadar aykırı eylemler olarak da tanımlanmaktadır. Uluslararası toplumun temel bir değerini ya da çıkarını ihlal, devletlerin uluslararası topluma karşı yükümlülüklerinin ihlali olarak da adlandırıla bilir.
Bu uluslararası topluma karşı olabileceği gibi, bir devlete veya devletlere karşı da olabilir. Uluslararası hukukta suç kavramının bu sosyolojik nitelikleri kendisini uluslararası suç olarak telakki edilen eylemlerde açıkça göstermektedir. Bu suçlar soykırım suçu, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırı suçu, ya uluslararası toplumun barış ve güvenliğine ciddi zarar veren eylemleri ya da insan vicdanına şok edici etki yaratan eylemleri kapsamaktadır.
Soykırım Suçu Açısından
Soykırım kavramının hukuksal açıdan genel kabul gören tanımı, 9 Aralık 1948 tarihinde 260 A (III) sayılı kararla kabul edilen ve 12 Ocak 1951 tarihinde yürürlüğe giren Birleşmiş Milletlerin Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşmesi (UN Convention Preventation and Punishment The Crime Of Genocide) ile tanımlanmıştır. Sözleşmeye göre soykırım, bir milli, etnik, ırkî veya dini grubun, grup niteliğiyle, tümüyle yada kısmen yok edilmesidir. Soykırım bir yok etme suçudur. Münferit karakterli sıradan insan öldürme suçundan farklı olarak toplumsal nitelikli bir suç tipidir. Soykırımda planlı, devlet politikası haline gelmiş eylemler söz konusudur. Soykırım suçu ister barış zamanında, ister savaş esnasında gerçekleştirilmiş olsun, bir devletler hukuku suçudur (SS mad. 1).
Bu hüküm ile insanlığa karşı suçların devletlerarası suç olma mahiyeti tescil edilmiş olmaktadır. Başka bir deyişle, soykırım suçu, devletler hukuku suçu olarak ihdas edilmiştir. Hocalıda yaşananları sözleşme tanım ve hükümlerini esas alarak değerlendirmeye tabi tuttuğumuzda, olayların sözleşmenin 2. maddesinin 5. bendinin ilk iki: -a) Gruba mensup olanların öldürülmesi ve b) Grubun mensuplarına ciddi şekilde bedensel ve zihinsel zarar verilmesi bentleri ile tamamen üst üste düşmektedir. Soykırım suçunun, eylemin bilerekten mi, yani bilinçli olarak mı yapıldığını gösteren niyet (intent) unsuru ve bir eylemin niçin, hangi ihtiyaçtan ve ne
şekilde yapıldığını içeren motif (motive) unsurunun soykırım olayında ihtiva etmesi gereken temel belirtiler Hocalıdaki olayda görülmektedir.
Öncelikle, öldürme niyetinin bir gruba mensup bir veya birkaç şahsa değil, bir grubun tamamen imhasına yönelik olduğu açıktır. Yani belirlenen hedef, insanların belirli bir gruba ait oldukları ve bir mensubiyet taşıdıkları için yok edilmeleridir. İkincisi, yaşananların ve olayların girişimin bu grubun kısmen ya da tamamen imhası amacına yönelik olmasıdır. Diğer taraftan eylemlerin uygulanışına bakıldığında, eylemlerin bilinçli ve planlı olma özelliği de net bir şekilde görülmektedir. Dolayısıyla ortadaki belirti ve göstergeler, olayların soykırım olduğuna işaret etmektedir.
İnsanlığa Karşı Suçlar Açısından
İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlar (Crimes Against Humanity), suçun işlendiği ülke hukukunun ihlal edilmesi veya edilmemesine bakılmaksızın; savaştan önce ya da savaş sırasında öldürme, yok etme, köleleştirme, tehcir ve diğer sivil halka yönelen insanlık dışı fiiller veya mahkemenin yargılama yetkisine dahil herhangi bir suçun işlenmesinde veya bu suçla bağlantılı olarak siyasi, ırksal ya da dinsel temele dayalı zulüm olarak özetlene bilir. BM Darfur Olaylarını Tahkik Komisyonunun 25 Ocak 2005 tarihli raporunun tanımlamasına dayanarak kısaca ifade edilirse, kişi veya kişilerin onurunu alçaltmaya (cinayet, yok etme, zorla yer değiştirme, işkence, cinsel suçlar v.s.) yönelik suçlar insanlık suçudur. Hocalı olaylarının, Nürnberg Mahkemesi Kuruluş Senedinde ve Mahkeme Kararında Tanınan Uluslararası Hukuk İlkeleri
Metninin 6. ilkesinin II. bendinin c. fıkrasında tanımlanmış insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamında da ele alınması gerekir. Katliam sırasında başvurulan yöntemler ve muameleler bakımından Hocalı olayları insanlığa karşı suç kriterlerinin tamamına yakınını içermektedir.
Savaş esnasında savaş kanun ve teamüllerinin ihlal edilmesi savaş suçlarını oluşturur. Savaş suçları ile insanlık aleyhine suçlar bazı hallerde iç içe, bir arada bulunabilirler. Esasen bu iki tip suçun statüdeki tanımlamaları arasında bazı benzerlikler vardır. Ancak, savaş suçlarının mahiyetleri icabı savaş sırasında işlenebilmesine karşılık, insanlık aleyhine suçun barış zamanında da işlenmesi mümkündür. Savaş suçunun mağdurları hem siviller, hem de askerler olabileceği halde, insanlık aleyhine suçların kurbanları sivillerdir. Savaş suçlarının mal aleyhine işlenen bazı suçlardan meydana gelebilmesi mümkün olduğu halde, insanlık aleyhine suçun mal aleyhine işlenebileceği tasavvur edilemez. Bu tanım çerçevesinde, savaşlarda yasak kabul edilen bir çok eyleme doğrudan ve dolaylı şekilde Hocalı saldırısında açık ve ağır bir biçimde başvurulduğu görülmektedir. İster Hocalı tanıklarının, isterse de 1988-2003 yılları arasında rehin ve esirliğinden kurtarılmış 1335 kişinin ifadeleri de bunu kanıtlamaktadır.
Diğer Suç Kategorileri ve Uluslararası Temel Belgeler Açısından
Uluslararası hukukun bir diğer kategorisi olan Saldırı Suçu veya Barışa Karşı Suçların temel özelliklerinin, bir saldırı savaşı veya uluslararası sözleşmelere, antlaşmalara veya güvencelere aykırı savaşı planlama, hazırlama, başlatma ve sürdürme, ya da yukarıdakilerin herhangi birisinin gerçekleşmesi için ortak plana veya komploya katılma olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu özelliklerin bir çoğunun Hocalıdaki yaşananlara ait edilebileceği görülmektedir. Hocalı olayları, 1948 BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin insanların dil, din, ırk, milliyet mensubiyeti nedeniyle temel hak ve özgürlüklerinden mahrum edilmemesi, can ve mal dokunulmazlığı, insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleye maruz kalmaması vs. hükümleri ihtiva eden 2, 3, 5, 9, 17 maddelerle de taban tabana zıttır. 12 Ağustos 1949 tarihli Savaş Zamanı Sivil Halkın Korunması Hakkında Cenevre Konvansiyonunun 3. maddesinin belirlediği üç yasak kategorisinin üçü de Hocalı saldırısında açık ve ağır bir biçimde ihlal edilmiştir.
Cenevre Konvansiyonu (ve ona 1977 yılında eklenen Uluslararası ve Uluslararası Olmayan Askeri Çatışmalarda Savunmayı Güçlendiren I. ve II. Protokol), Barışa ve İnsan Güvenliğine Karşı İşlenen Suçlar Kanunu, 1972 Bakteriyolojik (Biyolojik) ve Toksin Silahların Elde Edilmesinin, Üretiminin ve Kullanımının Yasaklanması ve İmhası, 1974 BM Silahlı Çatışmalarda ve Olağanüstü Durumlarda Kadın ve Çocukların Korunması Deklarasyonu, Vatandaşlık ve Siyasal Haklar Sözleşmesi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, Çocuk Hakları Bildirgesi gibi temel uluslararası belgeler ve yükümlülükleri de hiçe sayılmıştır. Uluslararası Teamül ve Suçluların Cezalandırılması Mevcut uluslararası hukuka göre, ülkesinde soykırım, savaş suçu ya da insanlığa karşı suç işlenen ya da vatandaşları bu suçların mağduru olan her devlet, failleri kovuşturup cezalandırmaya hukuken yetkili ve mecburdur. Bu yetki hala geçerlidir ve asıldır. Nitekim, cezadan muafiyet (dokunulmazlık) sorununu ele alan Birleşmiş Milletler, 26 Kasım 1968de suçluların cezai sorumluluklarını yeniden tanımlayan ve bu suçlarda zamanaşımını kaldıran bir karar metnini -İnsanlığa Karşı İşlenen Savaş Suçlarında Zamanaşımının Uygulanamazlığı Üzerine Konvansiyonu- kabul etmiştir. Diğer taraftan, ulusal mahkemeler suçları soruşturma ve yargılama hususunda halen öncelikli yetkiye sahiptirler. Ancak, tamamlayıcılık ilkesine (principle of complementarity) göre ulusal mahkemelerin devreye girmeye niyetli olmadıkları ya da fiilen devreye girme imkanından mahrum olmaları gibi durumlarda, - 1993te BM Güvenlik Konseyi kararı ile Yugoslavya için oluşturulmuş, ad hoc, yani özel mahkeme statülü Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi örneğinde olduğu gibi - uluslararası ceza mekanizmaları harekete geçirilebilecektir.
Hukuki açıdan her şeyden önce Hocalı faciasının uluslararası hukuk normlarına uygun bir şekilde soykırım olarak kabul edilmesi ve sorumlularının cezalandırılması için BM Soykırım Sözleşmesine dayanılarak resmi şekilde İnsan Hakları Mahkemesine başvurulmalıdır. Azerbaycan 1996da, Ermenistan da 1993te sözleşmeye taraf olduklarından bu yolun takibi için herhangi bir hukuki engel söz konusu değildir.
Başvuruda, gerekli deliller sunularak Ermenistanın bugünkü Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan ve Savunma Bakanı Serj Sarkisyan dahil Hocalı katliamının gerçekleştirilmesinde rolü olan bütün siyasi ve askeri yetkililerin cezalandırılması talep edilmelidir. Eski Yugoslavya coğrafyasındaki soykırım eylemlerinden sorumlu tutulan Yugoslavya Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç, Paledeki Bosna-Sırp Yönetimi Lideri Radovan Karadziç ve Bosna-Sırp Yönetimi Silahlı Kuvvetler Komutanı Radko Miladziçin Eski Yugoslavya Ceza Mahkemesinde savaş suçlusu olarak yargılanmaları bu durum için yerinde bir örnek ve emsaldir. İster bölgesel ister başka nitelikli olsun, savaşlar kaçınılmaz olduğu ölçüde soykırım önlenemeyebilir. Bu doğruysa, gelecekteki soykırımları önleme çabaları, savaşların, özellikle de milliyetlerin ve azınlıkların kaderini tehlikeye sokabilen savaşların önlenmesi
üzerinde odaklaşmaya yöneltilmelidir. BM Adli İşler Genel Sekreter Yardımcısı Hans Corellin dediği gibi, Bundan itibaren, tüm savaş efendileri bilmelidirler ki, uluslararası savaş ve insancıl hukuku ihlal ettikleri taktirde, uluslararası bir mahkeme önünde hesap vereceklerdir.